Yol, Yolcu Ve Şahit… / Psikolog Aile Danışmanı Elif Özdemir

“Kendinle Tanıştın mı?” adlı bir kitabınız var. İnsanı tanımak ve anlamak, insan üzerinden var oluşu yorumlamak demek. İnsan demek aynı zamanda ben demek, biz demek… Düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Evet. Kitabımın ana başlığı “Kendinle Tanıştın mı?” Alt başlığını da “İnsanı Tanıma ve Anlama Yolculuğu” olarak belirledik. Burada ikisi birbiriyle çok iç içe. Bir kısır döngü gibi düşünebiliriz. Bazen kendimizden yola çıkarak insanı tanıma ve anlama yolculuğuna başlarız. Bazen de önce insanı tanırız, sonra kendimizle tanışırız. Fakat ikinci seçenek daha meşakkatli gelir bana her zaman. İnsan kimdir, neyin nesidir diye sorduğumuzda onu anlamak, şefkat beslemek daha çok zaman alır ve belki de zor gelir, geri adım atmayı tercih ederiz. Ama anlama ve tanıma yolculuğuna önce kendimizden başlarsak elimizde somut veriler olacaktır. Kendimizle uğraşırken bazen şefkat beslememiz gereken alanların var olduğunu fark ederiz. Aslında bizler de hata yapıyoruzdur, kabiliyetlerimizin yanında başaramadığımız alanlar da vardır, olumlu ve olumsuz özelliklerimiz DNA’mızın bir parçasıdır, hayatımız inişli çıkışlıdır; zaaf noktalarımız, bam telimiz vardır. İşe kendimizden başladığımızda fark ettiğimiz tüm bunlar “insan”la ilgili daha çok bilgi verir bize. O zaman hem kendimizi hem de insanı tanımak ve şefkat beslemek daha kolay olur. Kitabımda da hem insanı hem kendimizi tanımaya ve anlamaya dönük başlıklar mevcut.
“İnsan ve yolcu” üzerinden insan hayatına metafizik bir anlam yüklediğinizi görüyoruz. Yola nasıl bir anlam yüklüyorsunuz?
Hayat yoludur aslında bahsettiğim. Biraz daha açacak olursak, doğumumuzdan ölümümüze kadar geçen zamandır. Bir cetvel gibi hayal ediyorum bunu. Hepimiz sıfır noktasından başladık. Ve hangi noktada biteceği belli değil. Belli olmamakla birlikte biteceği noktayı bilmek bizim sorumluluğumuzda da değil. Bizim sorumluluğumuzda olan tek şey var, o da bu yolu nasıl geçirdiğimiz… Farkında olmadan da bir hayat geçirebiliriz, yolun ve yoldakilerin farkında olarak da… İlki, yaşadığımız olaylarda boğuluyorum hissini yaşatabilir bize. İkincisiyse yola ve yoldakilere şahitlik etmemize vesile olur. O yüzden tek başına yol değildir bizi yoran; yola ve yoldakilere yüklediğimiz anlamdır.
Niçin “yola ve yolculuğa şahitlik” ediyoruz. İnsanın şahitliği neye yöneliktir? Şahitliğe nasıl bir anlam yüklenmiş?
Biri bana dese ki: “Hayatının gidişatını değiştiren bir cümle, bir tavsiye söyle!” Ben de derim: “Pencerelerden seyret, içlerine girme!” Bayılırım Said Nursi’nin bu sözüne. Bu düsturu hayatımın orta yerine yerleştirmeye çalışırım her zaman. Bizi olumsuz anlamda etkileyen olaylarda, olayın çok içinde olarak yorum yapıyoruz. Sanki suda çırpınıyormuşuz gibi… Çırpındıkça da daha çok batıyoruz. O hayat yolunda karşımıza çıkan olayların tam da göbeğine oturmak yerine o olayı sanki bir sahnede izliyormuş gibi görmek şahitlik etmektir. İşte o zaman yolda karşımıza çıkan her şey daha anlamlı hale gelir.
Bu yolculukta insana neler lazımdır? İnsan neyi arıyor ya da aramalı ki yolculuk anlamlı hale gelsin?
Bu yolda insana lazım olan tek şey esnekliktir. İki tarafı ağaçlarla bezeli, yemyeşil, masmavi deniz manzaralı bir yoldan da geçebilirim. İki tarafı çöplüğe bakan bir yoldan da… Hatta bazen yolda yürürken örümcek ağı da dolanabilir bana. Bunu kabul ederek yola çıkmak gerekir aslında. Hayat da böyledir. Kendimi, insanları, hayatı ve olayları güzellikleriyle çirkinlikleriyle, günahlarıyla sevaplarıyla kabul ederim ya da kabul etmem gerekir. Çünkü biliyoruz ki “esneyen bambu, direnen meşeden daha kuvvetlidir”.
Sizin de “İnsanın mizacı ve kişiliği şükrü müdür yoksa imtihanı mı? İlişkilerimiz ve sorumluluklarımız bir bağ mı yoksa bir fırsat mı?” şeklinde güzel ve yol aldırıcı bir sorgulamanız var. Hayata bu zaviyeden bakmak çok hoş… Biraz konuyu açar mısınız?
Bazen zihnimiz tam olarak böyle çalışıyor. Diyoruz ki mesela: “Bir insan ya iyidir ya kötü, bir şey ya doğrudur ya yanlış.” Ama hayat ya öyle ya böyle değildir. Hem öyle hem böyledir. Yani hem iyi hem kötüdür, hem doğru hem yanlıştır ya da ne doğru ne de yanlıştır. Kendimizi sınırlandırıyoruz bir nebze bu cümlelerle. Kitabımdaki bu başlıklarla iki tarafa da vurgu yapmaya çalışıyorum. İnsanın mizacı ve kişiliği hem şükrü hem imtihanıdır aslında. İlişkilerimiz hem bağ hem de kendimizi tanımamız için bir fırsattır. Dürbünle bakıyoruz çoğu zaman hayata. O yüzden çok sığlaşıyor gördüklerimiz. Dürbünü bir kenara bırakıp manzaranın tamamına bakmak bazen hem daha keyifli oluyor hem de daha anlamlı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.