Yeni Bir Sosyal Yardım Modeli: Katılımcı Model / Dr. Emin Gitmez

“Sosyal Yardım Modeli” üzerine çalışma yapmanızı önceleyen ekonomik ya da toplumsal nedenler nelerdir? Zenginlik ya da yoksulluğu davet eden durumlara dair sistem değerlendirmelerinizi alabilir miyiz? Niçin sosyal yardım modeli?
Modelin çıkış noktası aslında zengin ile yoksul arasındaki gelir ve yaşam koşulları arasındaki farkın her geçen gün yoksul aleyhine genişlemesi ile toplumun genelinde yoksulluğun bazı kesimler açısından kronik bir hâl almasıydı. Zengin sınıf, tarihin her döneminde vardı tabii fakat zengin sınıfın yoksulların emeğini kendi zenginlikleri için vahşice bir araç olarak kullanmaları tarihin hiçbir döneminde bu kadar yaygınlaşmamıştır. Varlıklı sınıf bir yandan da elde ettiği kazancı zenginliğini pekiştirmek için sermaye yapmakta, zenginliğine zenginlik katmaktadır. T. Piketty, Kapital adlı eserinde ‘Sermayenin getiri oranı emeğin getiri oranından her zaman için fazladır.’ der. Aslında tüm bu adaletsiz gelir dağılımının kaynağında bu realistik durum yatmaktadır. Yoksul kendi emeği karşılığında bir kat zenginleşirken, zengin sermaye birikimini yatırıma da dönüştürerek yüz hatta bin kat zenginleşmektedir.
Zenginlik ve yoksulluğa davet eden durumlara ilişkin olarak toplumların kaynaklara erişimde ve kaynakların bölüşümünde aynı fırsatlara sahip olmaması, maddi anlamda farklı toplumsal sınıfların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Günümüz dünyasında bu adil olmayan yapıyı ortadan kaldırmanın mümkün olmadığı kanaatindeyim. Çünkü aşağı yukarı tüm dünyada kabul gören bir liberal ekonomik sistem var. Herkes bu sistemin ürünü olan toplum sınıfları arasındaki adaletsizliklerin de farkında. Fakat bu sistemin yerine hakça paylaşımın olduğu, her türlü eşitsizliklerin giderildiği yeni bir ekonomik sistem inşa etmek mümkün görünmüyor. Yeni bir sistem inşa etmek mümkün olmadığı için de sistemi yoksul sınıflara avantaj sağlayacak şekilde dönüştürmek gerekir.
Yoksulluğa ilişkin yapılmış çokça çalışma vardır. Ben çalışmamda yoksulluğu ortaya çıkaran nedenler ve yoksulluğun kökenine ilişkin politik eleştiriler de yapabilirdim; fakat bunun mevcut yoksulluğu azaltmada herhangi bir katkı sağlayacağını düşünmüyorum. Mevcut durumu kabullenerek sistemin işleyişinden yoksulların durumunu iyileştirmek, yoksulluğu azaltmak için nasıl daha çok katkı sağlayabilirizi ele almaya çalıştım. Bu noktada yoksullukla mücadelenin, hedefleri ortaya konulmuş bir politika eşliğinde yürütülmesi gerektiğine inanıyorum. Oluşturduğum modele Katılımcı Sosyal Yardım Modeli diyorum. Çünkü yoksullukla mücadele sadece devlet eliyle yürütülecek bir çalışma olmamalı. Devlet denetleyici ve düzenleyici ana bir rol üstlenerek özel sektör, sivil toplum örgütleri, hayırseverler ve bireysel bağışçılarla birlikte hedef stratejisi belirlenmiş planlı bir mücadele ile çalışma sergilenmelidir.
Yaptığınız çalışmada “Gelir dağılımındaki adaletsizlik, yoksul kesimler açısından dünyayı yaşanılmaz bir yer kılmaktadır.” diyorsunuz. Sosyal yardım modelleri arayışı bir zorunluluk gibi görünüyor. Temelde, kriterler açısından sosyal yardım modelleri nasıl olmalı?
İnsanoğlu var oluşundan beri tatmin edilmesi zor bir doyumsuzluğa sahip. Hiçbir zaman kazandıkları ile yetinmemekte. Sürekli daha fazla şeye sahip olmanın çabası içinde oluyor. Özellikle zengin sınıfında sermayeye karşı doymak bilmeyen bir açlık var. Günümüzün en zengin kişisinin serveti birçok ülkenin yıllık Gayrı Safi Milli Hasılasını geçmiş durumda. Zengin sınıfın sermaye birikimi yoksulların omuzları üzerinde yükselmekte. Bu omuzlara çok fazla yük bindiğinde bunu taşımak mümkün olmayacak ve en sonunda toplumsal bir kargaşaya dönüşecektir. Dolayısıyla bu durum uzun vadede çok sürdürülebilir görünmüyor.
Ana aktör olarak devletin ve zengin sınıfın bütüncül bir amaçla sosyal yardıma ilişkin politika geliştirmeleri, her ikisinin de varlıklarını devam ettirmesi adına bir zorunluluktur. Toplumsal barışın ve huzurun sağlanması için toplumda var olan en dezavantajlı grupların korunup kollanması gerekmektedir. Bu, zengin sınıfın ve devletin tüm varlıklarını yoksullarla paylaşması anlamına gelmemektedir elbette, fakat dezavantajlı kesimlerin insanca bir hayat yaşamaları için sosyal yardım yapılması zorunluluktur. Tabii, sosyal yardım tutarı belirlenirken yardımın kişi üzerinde yaratacağı ekonomik ve psikolojik olumsuz etkilerinin de göz önünde bulundurulması gerekir.
Dünyadaki sosyal yardım sistemleri, standart ögelerden mi oluşur? “İnsan her yerde insandır” diyerek her biri diğerine uyarlanabilir mi? Türkiye’deki sosyal yardım sistemlerinin zaaflarına dair neler söylenebilir?
Tüm dünyada yoksullukla mücadelede en yaygın kullanılan sosyal politika aracı, sosyal yardımlardır. Dünyada ve ülkemizde bu sosyal yardımlar aile, eğitim, sağlık, engelli ve özel amaçlı yardımlar olarak verilmektedir. Dolayısıyla içerik olarak standarttan öte benzer yardım başlıkları altında yapılabilmektedir. Gelişmiş ülkelerde toplam Gayrı Safi Milli Hasılanın %3-5’i sosyal yardımlara ayrılmakta iken ülkemizde bu oran %1-3 arası bir orana karşılık gelmektedir.
Sosyal yardım, yoksullara asgari yaşam koşullarını sağlamak için verilen yardımlar olduğu için tüm dünyada aynı amaca ilişkin verildiğini söyleyebiliriz. Dolayısıyla bir ülkede yapılan yardımlara ilişkin bir uygulama ülkemizde de kendine yer bulabilmektedir. Son yıllarda dünyada şartlı yardım programlarının sayısında artış görülmektedir. Bu yardım türünde uygulamada denetim faaliyetleri de yoğun olarak yerine getirildiğinden etkinlik açısından daha iyi sonuçlar vermektedir. Bu yardım programları ülkemizde de uygulanmaktadır.
Türkiye’de sosyal yardım sistemi bütüncül bir yapı sergilememektedir. Sosyal yardım kurumları arasında (Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları, belediyeler, STK’lar vb.) koordinasyon bulunmamaktadır. Yardımların tek bir merkezden yapılmaması, mükerrer yardımların sayıca çokluğu, yararlanıcının belirlemesinde objektif kriterlerin olmaması, yoksullukla mücadelede ulusal bir stratejinin olmaması, özellikle belediye yardımlarında nepotik (kayırmacı) uygulamaların fazlalığı sistemin zaafları arasında sayılabilir.
Yoksulluğun sadece ekonomik mahrumiyet olmadığı çok açık. Bu çerçevede sizin çalışmanızda “Katılımcı Sosyal Yardım Modeli” olarak isimlendirilen modelin ana unsurlarında ve çözüm önerilerinde neler var?
Modeli hazırlarken mevcut ekonomik sistemin varlığını kabul ederek bir tasarım yapmaya çalıştım. Türkiye’de sosyal politika, yoksulluk, sosyal yardım başlıklar akademisyenler tarafından sıkça işlenen konulardır. Tasarladığım model, sosyal yardım sistemini kurumsal, sosyal, siyasal, ekonomik ve hukuki tüm boyutlarıyla ele almaktadır. Modeli tasarlarken ülkemizdeki sistemin aksak işleyen yönlerini de göz önünde bulundurarak beş temel ön koşul üzerinden modeli kurguladım. Öncelikli olarak, olağanüstü durumlar hariç tüm sosyal yardımların nakdi yapılması gerekir. Bu öneride bulunurken iktisatta var olan rasyonel insan kavramını göz önünde bulundurdum. Kişinin kendisi için en gerekli olan ihtiyacı ne ise alacağı nakdi yardımla bunu kendisi yerine getirsin. Kamu tarafından sağlanan tüm sosyal yardımların tek bir çatı altında toplanarak faydalanıcıların belirlenmesinden dağıtımına kadar tüm işlemlerin sadece bir tek kurum tarafından yerine getirilmesi gerektiğini ifade ediyorum. Türkiye’de sosyal yardım alanında yaşanan birçok sorunu ortadan kaldıracak temel bir öneridir bu. Çünkü yapılan yardımların etkililiğinin düşük olmasının merkezinde mükerrer yardımlar, yardımların dağıtımında kayırmacılık gibi nedenler yatmaktadır.
Üçüncü olarak sosyal yardım miktarının belirlenmesinde haneye bağlı olarak ailenin temel alınması durumunda yardımlar daha adil paylaştırılabilecektir. Örneğin yaşlılık yardımı Türkiye’nin her tarafında sabit bir tutar üzerinden 65 yaş üzeri ihtiyaç sahiplerine eşit miktarlarda ödenmektedir. Oysaki kişinin yaşlılık durumunun şiddetine bağlı olarak bu tutar arttırılıp azaltılabilmelidir.
Dördüncü olarak, dört kişilik bir aileye bir ayda yapılacak azami sosyal yardım miktarı istisnai durumlar hariç o yıl için belirlenmiş aylık asgari net ücret tutarını aşmamalıdır. Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma Vakıfları kendi yönetim kurullarının kararı ile faydalanıcı ailenin muhtaçlık derecesine göre bu miktarı %30 oranında arttırabilir. Asgari net ücret tutarı belirtilen şartlarda sosyal yardım için üst sınır olmalıdır. Çünkü sosyal yardımlar mevcut ekonomik düzenin işleyişini bozmamalı ve kişiyi çalışmaktan alıkoymamalıdır. Verilen sosyal yardımların denetimi iyi yapılmalı ve yoksullara, yapılan sosyal yardımın geçici olduğu sürekli olarak hatırlatılmalıdır. Sosyal yardım ile kişinin kendi asgari yaşam şartlarını sağlayabilecek düzeye ulaştırmanın hedeflendiği vurgulanmalıdır.
Modele ilişkin ileri sürdüğümüz son koşul, sosyal yardım tutarının belirlenmesinde her ilin yoksulluk tanımlaması ve derecesi esas alınmalıdır. Sosyal yardım tutarı bölgeler arası ekonomik ve yaşamsal farklılıklar göz önünde bulundurularak belirlenmelidir. Dünya genelinde üzerinde uzlaşılan bir genel yoksulluk tanımı bulunmamaktadır. Her yoksulun yaşadığı yoksulluk şiddeti aynı değildir. Bu nedenle sosyal yardıma muhtaç yararlanıcılar belirlenirken bir puanlama sistemi üzerinden yoksulluk derecelendirilmelidir. Yoksulluk derecesi yüksek olana daha fazla sosyal yardım yapılmalıdır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.