Öncelikle öz saygı kavramından biraz bahsedebilir miyiz? Öz saygı nedir? Neden bu kadar önemli?
Kişinin kendisini nasıl gördüğü aslında. Güçlü ve zayıf yönlerinin olduğu gibi kabul ederek kendini değerli görmesidir. Neden bu kadar önemli olduğuna gelirsek; literatürde öz saygı ve başarı düzeyi arasında doğrusal bir ilişki göze çarpıyor. Bu ne demek? Öz saygısı olan kişiler gerek sosyal ilişkilerinde gerek okul hayatlarında daha girişimci, meraklı ve güvenilir birisi oluyorlar. Kendinin farkında hayata karşı gerçekçi ve genel olarak daha olumlu bir tutumda hayatlarına devam ediyorlar.
Bir çocuk doğduğunda kendine dair hiçbir ön yargısı yoktur. Peki bu masum başlangıçtan sonra sağlıklı öz saygı ve öz güvenin temelleri çocuklukta nasıl atılır? Ebeveynlerin bu süreçteki rolü nedir?
Rabbimiz, Tin Suresi dördüncü ayetinde şöyle buyurmaktadır; “Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık.” Öyle ki insanı, meleklerden bile daha üstün bir mertebeye koyar. Dolayısıyla bizler doğarken değerli hissederek dünyaya geliriz. Ancak sonrasında anne babamızdan gördüğümüz birtakım yanlış tutumlar, deneyimler nedeniyle öz saygımız zedelenme başlar. Bu noktada kendi danışanlarımdan ve öğrencilerimden yola çıkarak şöyle bir gözlemimden bahsetmek istiyorum. Aile içinde anne babası tarafından değerli hissettirilen, saygı gören çocuklar sosyal hayatlarında veya okul hayatlarında da sevilip saygı görüyorlar.
Birçok yetişkin ‘Çocukluğumda şöyle denirdi, böyle yapılırdı.’ diye geçmişe dönüyor. Çocukluk döneminde yaşanan hangi deneyimler yetişkinlikteki öz saygı ve öz güven problemlerinin kökenini oluşturur?
Daha bebeklikten itibaren çocuğun kulağına fısıldanan cümlelerin eksiklik hissi veren cümleler mi, değerli hissettiren cümleler mi olduğunu iyi ayırt etmek gerekir. Yaptıkları takdir edilmeyen, yeterli bulunmayan çocuklar bu duyguyu yavaş yavaş öğrenirler ve ömür boyu bu kalıplarla hayatlarına devam ederler. Yine eksik hissettiren çocuklardan bahsedebiliriz burada. Örneğin, bir yazılı sınavı sonucu “Neden 90 aldın da 100 almadın?” cümlesini duyan bir çocuk, yetişkin olduğunda bile her zaman kendini eksik hissedecektir.
Ne kadar başarılı bir iş yaparsa yapsın acaba annem babam beğenecek mi kaygısıyla mücadele edecektir. Veya tam tersine değinelim. Ailesi tarafından aile kararlarında fikri alınan, fikrine değer verilen, en önemlisi de dinlenilen çocuklar, kendi sosyal çevrelerinde de öz güveni yüksek, konuşmaktan korkmayan, hata yapmaktan korkmayan çocuklar olarak karşımıza çıkıyorlar.
Ebeveynler arasında sık tartışılan bir konu: ‘Sen yaparsın, sen başarırsın.’ gibi övgüler ile ‘Sen böyle değilsin, sen daha iyisini yaparsın.’ gibi eleştiriler arasındaki fark nedir? Hangisi daha sağlıklı?
Günümüzde bence çok karıştırılan iki kavram narsistlik ve öz saygı. Anne babalar abartılı övgü ve ilgiyle tabii ki narsist çocuklar yetiştirebiliyorlar. Çocuk fazla ilgi ve övgüde bu kez kendini mükemmel görmeye başlayabiliyor. Ne fazla övgü, ne fazla eleştiri. Önemli olan yargılamadan ve sorgulamadan olayı tüm gerçekliğiyle bir arada konuşabilmek. Örneğin; çocuk bir yanlış yaptı ve çantasını koridorun ortasına attı. Bağırmak veya eleştirmek yerine, bu kriz anını fırsat bilerek sebepleri ve sonuçları sakince konuşulmalıdır. Burada en önemli şey; çocuğun anlaşıldığını hissetmesidir.
Çocuklara sınır koymanın öz saygı gelişimi üzerindeki etkisi nasıldır? Disiplin ile çocuğun benlik saygısı arasındaki denge nasıl kurulur?
Övgü ve ilgi abartılmadan gerçekçi sınırlar öğretilerek çocuğa değerli hissettirmek de mümkün. Burada en önemli nokta, gerçeğe dayalı tepki duygular ortaya koymak. Mesela, çocuğun bir yanlış davranışında bunu görmezden gelip “Olsun, biz senin her hatanda yanındayız.” diyerek olayı kapatmak yerine, üzülme duygusuna izin verilerek, eksikler ve yapılması gerekenin çocukla karşılıklı bir şekilde konuşularak, çocukla daha sağlıklı bir ilişki kurulabilir.
Çocuğunuzla kurduğunuz iletişimde aile kurallarını ve sınırları net bir şekilde belirtmeniz, aranızdaki güven bağını güçlendirir. Çünkü sınırlar, çocuğun kendini güvende hissetmesini sağlar. Bunu yaparken kullanabileceğiniz 3 adımlık etkili bir yöntem vardır:
Önce Duygusunu Anlayın ve Kabul Edin: Çocuğunuzun isteğini gördüğünüzü ve anladığınızı ona söyleyin. Örneğin, “Arkadaşında kalmayı çok istediğini biliyorum ve bunun senin için ne kadar eğlenceli olacağını anlıyorum.” demek, onun duygularına değer verdiğinizi gösterir.
Sonra Sınırı Net Bir Şekilde Koyun: Duygusunu anladıktan sonra, aile kuralını kararlı ve net bir dille ifade edin. Örneğin, “Ama bizim evimizin kuralı gereği, gece başka bir yerde kalamazsın.”
Son Olarak Bir Alternatif Sunun: Sadece “hayır” demek yerine, ona farklı bir çözüm önerin. Bu, hayal kırıklığını yönetmesine yardımcı olur. Örneğin, “Ama istersen şöyle yapabiliriz: Arkadaşın yarın sabahtan akşama kadar bize gelsin, birlikte harika vakit geçirin.”
Bu yaklaşım, çocuğun hem anlaşıldığını hissetmesini hem de aile kurallarının neden önemli olduğunu öğrenmesini sağlar.
Ergenlik dönemi pek çok genç için zorlu bir süreç oluyor. Bu dönemde öz saygı ve öz güven konusunda neler yaşanıyor? Aileler bu süreçte gençlere nasıl destek olabilir?
Özellikle güvenli bağlanma konusunda ergenlik dönemine kadar sıkıntılar yaşanmışsa ergenlik dönemini ikinci bir fırsat olarak görebiliriz. Gencin ergenliğe bağlı bir birey olarak var olma çabasını öncelikle kabul etmek gerekir. Bu kelime çok önemli. Kabul gördüğünü, değer gördüğünü bilen ve hisseden genç sağlıklı olarak yetişkinliğe adım atar. Bu süreçte en önemli şey, gencin kişiliğinden çok, davranışlarının konuşulması ve değerlendirilmesidir. Çünkü kişilik değiştirilemez davranış değiştirilebilir.
Örneğin;
– Yalan söylüyorsun.
Yani yalancısın demek, ki bu kişiliğe bir eleştiridir.
-Sana güvenmek istiyorum. Sana güvenmek için doğru söyleyebilirsin.
Davranış değiştirilebilir.
Bugün gençler Instagram’da beğeni sayısına, TikTok’ta izlenme oranına göre kendilerini değerlendiriyor. Sosyal medya çağında büyüyen gençlerin öz saygı ve öz güven gelişimi nasıl etkileniyor? Bu konuda neler öneriyorsunuz? Güzellik salgınının psikolojimize olumsuz etkilerinden nasıl kurtuluruz?
Çok önemli bir tehlike unsuru aslında. Bu durum sadece gençler için değil, yetişkinlerde de psikolojik açıdan bazı sıkıntılara sebep olabiliyor. Burada en önemli şey, öncelikle sosyal medya manipülasyonları ve gerçeklik arasındaki farkı anlamaya çalışmak. Sadece takipçi sayısıyla ve beğeni ile benlik saygısı oluşturulmaya çalışılırsa sonucunda bireyin çok da hoşuna gitmeyen yüzleşmeler karşısına çıkabilir. Ki bunu yakın zamanda birkaç gün Instagram’ın kapanmasıyla yaşamış olduk. Bu nedenle bireylerin kendi benlik algılarıyla ilgili daha gerçekçi alanlarda kendilerini keşfetmeleri gerekir.
Gençlerin bu noktada unutmaması gereken en önemli şey kendilerinin sosyal medyada başkalarıyla kıyaslanmayacak kadar değerli ve biricik olduklarıdır. Güzellik salgınıyla ilgili gençlere verebileceğim birkaç tavsiye;
*Ayna ve tartıyla daha seviyeli bir ilişki kurun.
*Benlik saygınızı besleyen farklı alanlar keşfedin ve kendinizi geliştirin.
*Çevrenizde bedeninizle ilgili olumsuz yorum yapan kişilerden uzak durun ve sizi olduğunuz gibi kabul eden ve destekleyen kişilerle vakit geçirmeye çalışın.
*Sosyal medya kullanımını sınırlandırın.
*Sosyal medyada bile doğallığın ve samimiyetin daha fazla beğenildiğini unutmayın.
Birçok kişi ‘Bende öz saygı sorunu var mı?’ diye merak ediyor. Düşük öz saygının yetişkin hayatındaki en yaygın belirtileri nelerdir? Öz güven eksikliği ise kendini nasıl belli eder? İnsanlar bu ikisini kendi hayatlarında nasıl fark edebilir?
-Girdiğiniz ortamda uzun süre güven problemi yaşıyorsanız,
-Çevrenizdekilerle kendinizi sık sık karşılaştırıyorsanız,
-Yardım istemekte sorun yaşıyorsanız,
-Endişe ve kaygı hissediyorsanız,
-İltifatları kabul etmede zorluk çekiyorsanız,
-Olumsuz iç konuşmalarınız varsa,
-Başarısızlık korkusu yaşıyorsanız,
-Hayır diyemiyorsanız,
-İlişkilerinizi çevrenizdeki insanları memnun etmek üzerine kuruyorsanız,
Öz saygı konusunda bir çalışma yapmanız gerekebilir.
İlişkilerde sürekli karşı tarafı memnun etmeye çalışan, ‘hayır’ diyemeyen, sürekli onay arayan insanlar var. İlişkilerde öz saygı nasıl rol oynar? Sağlıksız ilişki dinamiklerinin öz saygı ile bağlantısı nedir?
İnsanın ilişkilerinde hayır diyememesi ve sürekli karşı tarafı memnun etmeye çalışması aslında kendini iyi tanıyamamasından veya sınırlarını bilmemesinden kaynaklanır. Öz saygısı yüksek olan bireyler kendi sınırlarının farkındadır ve hayır demediklerinde kendilerine verecekleri zararı bilirler bu nedenle kaybetmekten korkmazlar ve karşı tarafı memnun etmek adına kendi sınırlarının ihlal edilmesine izin vermezler. Aslında hayır diyemeyen insanların en büyük kaygısı “Sorun çıkmasın.” “Kavga çıkmasın.” düşüncesidir.
Aslında sağlıklı ilişkiler, tartışmalarla ve tartışmalar içerisinde çizilen sınırlarla kendini besler ve güçlendirir. Bu nedenle ilişkilerde hayır demekten ve tartışmaktan korkmamak gerekir.
Öz saygı ve öz güveni güçlendirmek için günlük hayatta uygulanabilecek pratik yöntemler nelerdir?
-Öncelikle pozitif ve negatif yönlerinle kendini tanı ve kabul et.
-Durmayı ve gerçek nefes almayı öğren.
-Kendini başkalarıyla kıyaslama.
-Daha fazla hayır de ve sınır koy.
-İyi olduğun alanları belirle ve çoğalt.
-İç sesini değiştir. Olumsuz düşünceler yerine olumluları koy.
-Kendine, kısa vadede gerçekleştirebileceğin hedefler koy.
-Kendine şefkat göster, en azından başkalarına gösterdiğin kadar.
Ve unutma ki güzel dostum, Allah, kullarına diyor ki; “Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz, ona şah damarından daha yakınız.” ( Kâf, 50/16)
Gönül Dergisi | Kültür ve Medeniyet Dergisi Gönül Dergisi

