Liderlik ve Güç Ekseninde İletişim / Prof. Dr. Celaleddin Serinkan

Fikir, idare, örneklik, görev; bir şekilde insanlar yetenek ya da güçten etkileniyorlar. Böyle bakıldığında “Liderlik” nedir? Sosyal ve psikolojik olarak nasıl anlamlandırılmalıdır? Liderlerin özellikleri nelerdir?
Liderlik aslında, Hz. Allah tarafından kullarına verilen ve genel itibariyle doğuştan gelen meziyetlerle insan-ı kâmilin mücehhez haline gelmesi ve insan olmanın en yüksek mertebesi olan tekemmül etmiş olan varlığa dönüşmüş halidir. Diğer bir tabirle liderlik, şahsın kendisine bahşedilen kabiliyetlerini kullanarak ve bunları daha da inkişaf ettirip, insanoğlunun faydasına olan faaliyetlerde kullanması ve “Gök Kubbede hoş bir seda” bırakacak eserler bırakabilmesidir.
Lider denilince de kişinin takipçilerini-izleyicilerini, istekli ve hevesli bir şekilde etkileyerek amaca (gayeye, davaya, vizyona, mefkûreye, ideale, kızıl elmaya) yönlendirebilen kişidir. Bu yönüyle liderlerin en bariz niteliği, etkileme sanatına sahip olmasıdır. Diğer özelliği ise değişim ve dönüşüm odaklı olmasıdır.
İnsanoğlunun yalnız yaşaması mümkün değildir. İlk insan olan Hz. Âdem (a.s.) babamızın, dünyada Hz. Havva annemizle buluşmasından itibaren liderliğin başladığını ifade edebiliriz. Başka bir izahla, lider ve liderliğin olabilmesi için en az iki kişinin bulunması gereklidir. Bu yönüyle liderlik sosyal bir çevreyi gerektirir. Lideri, lider yapan da izleyicileridir. İzleyicisi (takipçisi, inananı, müridi) olmayan kimse, lider de değildir. Bu vesileyle insanlık tarihimizde, insanlara rehberlik eden, iyiyi emreden, kötüden sakındırmaya çalışan, Hz. Allah’ın emir ve yasaklarını insanlara anlatmaya ve öğretmeye çalışan peygamberler, aynı zamanda nasıl liderler olunması gerektiğini de öğretmişlerdir.
Liderlerin kullandığı bazı güç kaynakları vardır. Yasal (meşru) güç, karizmatik güç, ödüllendirme gücü, zorlayıcı güç ve uzmanlık gücü. Liderler bunları, gerek iş hayatında, gerekse de sosyal ve hatta aile hayatında, değişik şekillerde ve insanların kabiliyet ve anlayışlarına göre farklı uygulamalar şeklinde kullanırlar. Misalen ailede, baba rolünde iken ödüllendirme gücünü kullanırken, iş hayatında yasal gücünü kullanmayı tercih edebilir.
Liderlerin yetenekli olması, işlerinin uzmanlık güçlerine tam olarak vakıf olmaları, aynı zamanda karizmatik güce sahip olmaları, emrindeki kişileri, bir yerden başka bir yere, örgütün hedeflerine daha kolay yönlendirebilmesi gerekir. Liderlerin illaki ellerinde resmi yetkilerle donatılması şart değildir. Elinde mühür olmasa da bazı kabiliyetli kişiler, insanları etkileme ve yönlendirme meziyetlerine sahip olabilirler. Liderlerin aynı zamanda değişim yanlısı olduklarını belirttik. Statükoyu koruyan, mevcut sistemin devamından yana olan, değişimlere kapalı olan kişiler lider değil, ancak yöneticilerdir.
Liderlerin özellikleri arasında, bazı araştırmacılar liderlerin uzun boylu olması, yakışıklı olması gibi fiziki özellikler saymışlardır. Ancak tarihteki bazı liderlere bakıldığında, uzun boylu olmadıkları, ama tarihte isimlerinden söz ettirdikleri söylenebilir (Hitler, Napolyon, Emir Timur, Turgut Özal gibi).
Liderlerin genel olarak; teknik bilgiye yani uzmanlık bilgisine sahip olması, beşeri münasebetlerinin iyi olması ve kavramsal çerçeve diye tabir edilen örgütün bütününe hâkim olabilme becerilerinin olması gerekir. Özelikle liderlerin sosyal yönlerinin kuvvetli olması ve güçlü iletişim ve ikna becerilerine sahip olmaları gerekir.
Liderlerin özellikleri ile ilgili yerli ve yabancı pek çok çalışma bulunmaktadır. Osmanlı devleti zamanında Bursa Valiliği yapan Ahmet Vefik Paşanın “Yönetimde M özellikler yaklaşımı”, yöneticilerin ve liderlerin niteliklerini tasvir etmesi açısından ilginçtir. Bu özellikler aşağıda sıralanmıştır:
• Muteber (sözü geçen, itibar edilen kişi) • Mutena (özenilmiş) • Mutedil (aşırı olmayan, ılımlı, ölçülü olabilen kişi) • Mu’tezim (azimli, hırslı) • Mutlif (bağışlayan, lütfedici) • Muvakkit (zamanı iyi ayarlayan, dakik) • Muvaffak (Başarılı) • Muzaffer (üstün gelen, kazanan) • Müceddid (yenileyici) • Müdebbir (tedbirli, işin sonunu düşünebilen, ileriyi görebilen, plânlamacı) • Müeyyid (kuvvetlendiren, disiplinli) • Müfekkir (düşünen, fikir üreten) • Müferrih (düşünen) • Muhip (heybetli) • Mükrim (misafirperver, ikram edici) • Mültefit (iltifat eden, kibar) • Mümeyyiz (iyiyi kötüden ayırt eden, akıllı) • Münevver (aydın, kültürlü) • Mübeşşir (sevindirici haber veren) • Mübeccel (yüceltilmiş, büyütülmüş) • Muvahhit (tek Allah’a inanan) • Mücerreb (tecrübeli, deneyimli) • Müheyya (hazır olan) • Mufarık (ayırt edici, incelikleri fark eden)
Ülkemizdeki iş insanları, dünyada tanınan, iş hayatında başarılı olmuş, özellikle Amerika’daki işletme yöneticilerini örnek olarak almaktadırlar. Onlarla ilgili kitaplar okunmakta, onların yaptıkları gibi yapmaya çalışmaktadırlar. Örneğin Lee Iacocca (1980’lerde Chrysler şirketini iflastan kurtarması, Jack Welch (1981 ve 2001 yılları arasında General Electric başkanı ve CEO’su), dünyaca bilinen lider örnekleridir. Günümüzde ise işadamları genellikle Steve Jobs’u (Apple’ın kurucularından) örnek almaktadırlar. Liderliğin özünde, elbette başkalarının tecrübelerinden öğrenmek, okumak ve gelişmek vardır. Ancak önemli olan “insanın kendisi olmaktır” yani kendisi lider olarak nev-i şahsına münhasır bir lider olmak önem arzetmektedir. Yunus Emre’nin deyimiyle, kişinin önce kendini bilmesi ve kendini tanıması gerekir. Zaten Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşi Teorisindeki en üst aşama “kendini tamamlama, kendini gerçekleştirme” aşamasıdır. Bu aşama, liderin kendisinde var olan potansiyelini, insanlığın iyiliği için tüm gücüyle kullanabilmesidir.
Hangi konularda liderlik söz konusu edilebilir? Somut örnek iş ve şahıs tarzında tarihsel örnekler verebilir miyiz?
Liderlerin özellikleri konusunda pek çok bilimsel makale ve kitaplar yazılmıştır. Yönetim literatüründe teoriler geliştirilmiş ve değişik sektörlerde binlerce kişiyle değişik araştırmalar yapılmıştır. Aristo’dan itibaren, felsefeciler, İslam ve Batılı âlimler, pek çok özellikler dile getirmişlerdir. Bunlardan biri Batılı bilim adamı İskoç yazar Thomas Carlyle’nin 1840 yılında yazdığı “Lectures on Heroes” kitabında “Büyük Adamlar Teorisi” bilimsel çalışmaların ilklerinden biridir. Bu eserinde, Peygamber kahraman olarak Hazreti Muhammed’i, şair kahraman olarak Dante ve Shakespeare’i, din adamı kahramanı olarak Martin Luther ve Knox’u, edebiyatçı kahraman olarak Johnson ve Burns’i, kral kahraman olarak Napolyon ve Cromwell’i anlatmıştır. “Dünyaya Yön Veren En Etkin 100” adlı kitabı yazan Michael H. Hart, ilk sırada Peygamberimiz Hz. Muhammed’i (s.a.v.) belirtmiştir. Daha sonra Isaac Newton gelmektedir. Büyük adamlar teorisine göre, bazı başarılı kişiler- bunlara aynı zamanda büyük kahramanlar da denilmektedir- ülkelerinin hayatlarında ve hatta insanlık tarihinde önemli roller oynamışlardır. Tarihe isimlerini yazdırtmışlardır.
Aslında her konuda lider örnekleri verilebilir. Spordan sanata, devlet yönetiminden şirket yönetimine, siyasi parti yönetiminden, okullardaki öğrenci kulüplerine kadar. Lider denilince sadece şirket patronu veya Cumhurbaşkanı, başbakan anlaşılmamalıdır. İşletmede üç kişiyi yöneten şef veya ustabaşı da lider olabilir. Dünya çapında genel itibariyle herkesin kabul ettiği örneklerden bahsetmek gerekirse; Peygamberler, Büyük İskender, Sezar, Cengizhan, Mete Han, Attila, Emir Timur, Napolyon, Hitler, Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman, II. Abdülhamit Han, Mahatma Ghandi, Jack Welch, Abraham Lincoln, Atatürk, Turgut Özal, Steve Jobs sayılabilir. Diğer pek çok alanlarda da ülkemizden ve dış ülkelerden başarılı liderlerin isimleri belirtilebilir. Ancak ayrı bir çalışma konusudur bu.
Liderlik aynı zamanda bir motivasyon alanı mıdır? İnsanlar hangi yollarla ya da araçlarla motive olabilirler?
Liderliğin olması için mutlaka motivasyonun da olması lazımdır. Çünkü liderlik, insanları etkileme ve yönlendirme sanatı olduğu için, insanların hedefe yönlendirebilmeleri için motive olmaları gerekir. Zorlamayla, baskıyla ve sopayla insanları istekli ve hevesli bir şekilde gayeye sevk ve idare edebilmek mümkün değildir. Aslında korkutmayla, yasal gücün kullanılmasıyla veya ceza vermekle tehdit eden kişi, lider değil yöneticidir. Bu sebeple hangi kurumda ve örgütte olursa olsun, izleyicilerin istekli ve hevesli şekilde yönlendirebilmesi, onların etkilenmesi ve değişim odaklı çalışmaların içinde mümkünse gönüllü olarak iştiraklerinin sağlanması elzemdir.
Liderlik ve motivasyon, etle tırnak gibidir, birbirlerinin mütemmim cüzü gibidirler, birbirlerini tamamlarlar. Liderlerin örneğin bir işletme liderinin; örgütün hedeflerine, vizyonuna, mefkûresine çalışanlarıyla birlikte ulaşması için onları bu gayeye ortak etmesi, bilgi vermesi, gerekliyse eğitim aldırması, onlara değer vermesi ve bunlara ulaşmaları için onları inandırması, ikna etmesi ve de gerekli maddi-manevi desteği vermesi gerekir.
Motivasyonda, içsel motivasyon ve dışsal motivasyon konuları vardır. Önemli olan kişinin kendi kendini motive ederek, dışsal bir müdahaleye gerek kalmadan motive olmasıdır. Diğer bir anlatımla içsel motivasyon, kişinin bir işi ilginç bulduğu ve sadece o işi yapıyor olmaktan dolayı tatmin duyduğu için yapmasını ifade etmektedir. Çalışanların bu duyguya sahip olmaları beklenir.
Özellikle iş hayatında motivasyonu etkileyen faktörlerle ilgili pek çok araştırma yapılmış ve değişik teoriler öne sürülmüştür. Örneğin Maslow’un Gereksinimler Hiyerarşisi Kuramı, Alderfer’in VIG ( Varoluş-İlişki-Gelişme) Kuramı, Herzberg’in Çift Etmen kuramı, Mcclelland’ın Başarı Gereksinimi Kuramı gibi.
Bunlardan biri olan Herzberg’in Çift Etmen kuramına göre; 1. Grupta Hijyen-Koruyucu faktörler yer alır. Bunlar; ücret, iş güvenliği, çalışma koşulları, denetimin düzeyi ve niteliği, şirket politikası ve yönetimi, kişilerarası ilişkilerdir. 2. Grupta ise Motive edici faktörler yer alır. Bunlar ise; başarı duygusu, tanınma, sorumluluk, işin kendisi, kişisel gelişim ve yükselme faktörleridir. İş hayatında motive edici unsurların önemi daha fazladır. Hijyen unsurlar ise ikinci planda gelir. Örneğin çalıştığı iş yerinde iyi ücret alan bir kişiye, yöneticisi iyi davranmıyorsa, onun başarısını görmüyor ve takdir etmiyorsa, kendisini tabiri caizse adam yerine koymuyorsa, o kişi iyi ücret alsa (hijyen faktörü) bile, ek kısa sürede başka yerlere gitmenin yollarını arayacaktır.
Çalışma hayatında işgörenleri motive etmenin pek çok araç ve yöntemleri vardır. Bunlar gruplar olarak da gösterilebilir. 1-Psikolojik ödüller, 2-Maddi ödüller, 3-Sosyal ödüller, 4-Manevi ödüller.
Lider yöneticiler olarak aslında çalışanların her birisinin yakından tanınıp onların psikolojik, kişisel ve sosyal yönlerine uygun olan ödüllerin ve davranışların belirlenmesi önemlidir. Yani çalışanların ihtiyaç ve beklentilerin bilinmesi gereklidir. Diğer bir yandan çalışanların motive edilmesi için sadece ödüllerin belirlenmesi yeterli değildir. Özellikle liderlerin temel görevleri arasında olan; yapısal sistemler kurmak ve uygulamak, ilham verici ortam oluşturmak, motivasyonu yüksek tutmak ve çatışmaları yönetmek unsurlarını iyi şekilde icraata geçirebilmek gerekir. Bunlar bihakkın yapılabilirse başarı gelecektir. Burada dikkat edilmesi gereken diğer bir husus da bunları adil bir şekilde yerine getirebilmek lazımdır.
Liderlik ve güç konusu, başlı başına bir imkân ve yetkinlik, aynı zamanda da bir istismar alanı… Liderin şahsında bu konu nasıl bir uygulama ve değerlendirme alanı bulmalı?
Çalışma hayatında (özel sektör ve kamu sektörü farketmez), insanlar gayret göstererek, işinin gereklerini mümkün mertebe yerine getirerek, emek vererek, fedakârlık yaparak, gerektiğinde sınavlara girerek yükselme-terfi peşinde ve gerçekte güç elde etme peşinde gayret göstermektedirler. Gerektiğinde networkler kurarak, iletişimlerini arttırarak ve birtakım gruplara girerek prestij peşinde koşabilmektedirler. Örneğin öğretim üyesi, bölüm başkanı olabilmek, dekan olabilmek için çaba harcayabilir. Bankada çalışan biri, gerekli şartları karşılayarak banka üst yöneticisi, banka müdürü olmak için çaba gösterir. İnsanların bu mücadelelerinde bir beis yoktur. Ancak gerçek hayatta, insanlar makam ve mevki sahibi olmak için, güç sahibi olmak için başkalarının omuzlarına basabilmekte, rakiplerini saf dışı bırakmak için halk arasında tabir edilen “Ali Cengiz oyunları, Bizans oyunlarına” tevessül edebilmektedirler. Yanlış olan da budur. Üst kademe yöneticiler de, temel kriterleri sağlayanlar arasında, kendisini kim daha çok övüyorsa, yağcılık vs. yapıyorsa, o kişileri terfi ettirme temayülünde olabiliyorlar. Bu sebeple liderlerin-yöneticilerin liyakate, işin ehline verilmesine riayet etmeleri gerekir. Aslında bu husus, bizim inancımızda ve gelenek ve töremizde de bulunmaktadır. Örneğin Cengiz Han’ın başarılarının temelinde “görevi ehline vermesi, liyakat kıstası” gelmektedir. Fatih Sultan Mehmed’in dünya sultanı-lideri olmasının temel unsurlarından birisi budur. Kendi yaptırdığı medreseye (üniversiteye) hoca olmak istemiş ancak sınava girmiş ve başarılı olmuştur. Zamanın müderrisleri, senin yaptırdığın medreseye seni alalım, fahri doktora ünvanı verelim dememişlerdir.
Yetişmiş eleman, yetkinliklere sahip, adaletli, dürüst, vatanını-milletini seven kadroların yetişmesi gerekir. II. Abdülhamit Han Avrupa’ya öğrenciler göndermiş, oranın ilmini, bilimini ve tekniğini alsınlar diye. Ancak gönderdiği öğrenciler, Avrupa’nın modasını, eğlencesini ve fikri yapısını almışlardır. II. Abdülhamit Han’ın en çok sitayişkâr olduğu konu, “Kaht-ı Ricaldir”, yani yetişmiş, liyakatli insan yokluğu.
Hülasa liderlik ve güç konusu oldukça uzun ve derin konudur. Liderlerin en önemli görevlerinden biri de gücü devretmeleri, yetki vermeleri, kendilerinden sonraki kişileri yetiştirmeleri ve eğitmeleridir. Bunun için Selçuklu sultanlarının çocuklarının yetişmesinde Atabeyler bulunurdu, Osmanlılarda ise Lalalar bulunurdu. Çocuklar, şehzadeler sıkı eğitimlerden geçirilir, devlet yönetme tecrübelerine sahip olmaları için vilayet-sancak yönetmeleri gerekirdi.
İşletme sahiplerinin de kendilerinden sonraki kişileri hazırlamaları gerekir. Alt kademe yöneticilerinin ayrılma ihtimaline karşı, kendilerinin yedeklerini yetiştirmeleri gerekir. Ancak gerçek hayatta burada bazı problemler bulunmaktadır.
Kitlelerin ve insanların ne denli değişken ve komplike yapıları olduğu göz önünde bulundurulursa, lider insanlar iletişimlerinde nasıl bir yol izlemelidirler? Bu çerçevede lider-ekip ya da liderin muhatap olduğu kitlelerle ilişkisi nasıl olmalıdır?
Eşref-i mahlûkat olarak yaratılan insanoğlunun halet-i ruhiyesi, sık sık değişik sebeplerle bozulabilmektedir. Devamlı hoşgörülü olan, gülümseyen bir kişi, işe asık suratlı şekilde gelebilir, hırçınlık, taşkınlık gösterebilir. Dolayısıyla insanların davranışları, tutumları, söz ve hareketleri, gün gün farklılık gösterebilir ve hatta farklı kişilere farklı davranışlar gösterebilir. Bunların sebeplerinin bazısı görülebilir ama büyük kısmı anlaşılamayabilir. Buz dağı örneğindeki gibi. Suyun altında kalan kısım daha büyüktür ve bazen kişi, kendisi bile davranışının sebebini anlayamayabilir. Malumunuz olduğu üzere, psikolojik olarak bilinç ve bilinçaltımız var. Bunların işleyiş şekilleri çok farklıdır. Liderler olarak çok komplike olan, anlaşılması ve yönetilmesi çok zor olan insan unsuruyla uğraşmak, onu istekli ve şevkli bir şekilde vizyona-mefkureye-gaye hayale ulaşmalarını sağlamak, elbette kolay değildir. Bu sebeple liderlerin ekibindekileri çok iyi tanıması, onların beden dillerini iyi okuması, söz ve hareketlerin sebeplerini iyi tahlil ve teşhis etmesi ve de buna göre doğru adımı atıp doğru kararı vermesi gerekir.
Lider, ekibiyle birlikte vardır ve ekibi başarılıysa lider de başarılıdır. Ekibi ile birlikte kalbî birlik ve ruhî ahengi tesis edebildiyse, amaçları gerçekleştirmek mümkün olacaktır. Liderler sistem kurmalı ve bunları uygulamalıdırlar, ekip yönetimine değer vermeli ve insanların farklı düşüncelerini ifade etmelerine ortam hazırlamalıdırlar. Ödüller toplu olarak verilmeli, cezalar ise bireysel olmalı ve başkalarının yanında değil, yalnızken yapılmalıdır. Ekibindeki kişilerin mizaçlarını-huylarını değiştirmek için uğraşmamalı, davranışı ve karakteri değiştirmek için çaba harcamalıdır. İnsanın doğuştan gelen özelliği mizaç ve değişmez, sonradan kazanılan ve değişebilen özelliği ise karakterdir. Karakter değişebilir. Bu ikisinin toplamına da kişilik diyoruz.
Lider; örnek olmalıdır, öncü olmalıdır, özü ve sözü bir olmalıdır, sorunları çözmeli, geçiştirmemelidir. İnsan olan her yerde çatışmalar vardır. Bunları yönetebilmesi gerekir. Aynı zamanda lider, adil olması, kişilere eşit davranabilmesi gerekir. Çalışanların ilham aldığı ortamları oluşturması gerekir. Sahiplenilen dava oluşturması, çalışanları buna dâhil etmesi gerekir. İnsan beyninin yapısını ve işleyişini bilmesi gerekir. Örneğin beyinde küçük bir parça olan ve fasulyeye benzeyen Amigdala; insanların duygularını yöneten ve hafızaya kaydeden bir organdır. İnsan duygusal bir olayla karşılaşınca duygu seviyesi yükselir ve belli bir seviyeyi aşarsa, amigdalada duygu patlaması olur ve insan rasyonel düşünemez, tehlikeli bir hale düşebilir, cinnet hali gibi. Lider bir ekip üyesini, iş ortamında, sosyal statüsünü negatif etkileyen bir şey yaparsa, bir haber verirse veya bir aksiyonda bulunursa, çalışanın aidiyet hissini azaltacak bir karar verirse, adalet duygusunu incitecek bir karar verirse ve belirsizliği arttıracak bir karar verirse, amigdala devreye girer ve kişi rasyonel düşünce seviyesi azalır ve firma bundan zarar görür, başarılı olamaz.
Lider bir yandan sistem kurmalı ve uygulamalı, diğer yandan da yumuşak unsurlar denilen insan unsuruna değer vermelidir. Lider başkalarından örnekler alabilir ama neticede kendisi olması, gerçek olması çok önemlidir. Mükemmel liderler yoktur, kendini geliştiren ve ekibini geliştiren liderler vardır.
Liderlerin güven duyulan kişiler olması gerekir. Liderler izleyicilerine güven verdiklerinde, daha kolay takip edilirler. Liderler de izleyicilerine güven duymak isterler. Liderler meraklı ve ilgilidirler, kişileri çok dikkatli şekilde dinlerler. Liderler, önceliği genel itibariyle, diğerlerine verirler. Onlara bir koç gibi rehberlik ederler ve sorularını düşündürmek üzere sorarlar. Liderler, izleyicilerin amaçlara sahip olmalarını desteklemeli, hedeflere doğru güdülemelidirler. Liderler anlaşılır dille konuşmalıdırlar, beden dillerini iyi kullanmaları gerekir. Liderler alçakgönüllü ve naziktirler. Her durumda haklı çıkmak için uğraşmazlar. Genel itibariyle olumlu sözler kullanırlar. Gerçek kişiler insanların başarılarını övmek ve takdir etmek için herkes içinde, fırsat kollarlar. Liderlerin söz ve davranışlarında yeknesaklık, bütünlük olması gerekir. Dil başka, beden başka konuşmamalıdır. Atalarımızın söylediği gibi “İçi-dışı bir olmalı insan. Ayinesi iştir kişinin lafına bakılmaz”. Mevlana’nın dediği gibi “Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok; nice elbiseler gördüm, içinde insan yok.” özdeyişindeki gibi veya Nasreddin Hoca’nın hikâyesinde olduğu gibi “ye kürküm ye” diyerek sadece dış görünüşe, makama, mevkiye itibar etmemek, kişinin bilgisine ve insanlığına itibar etmek gerekir. Bu cümleden son söz, liderlik kabiliyetini Hz. Allah az veya çok herkese bahşetmiştir. Bunu geliştirecek olan da insanın kendisidir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.