Eğitim diplomasisi nedir? Eğitim ile diplomasi arasında nasıl bir ilişki bulunmaktadır?
Eğitim diplomasisi kısaca, bir iletişim kanalı olarak eğitim aracılığıyla yabancı halklarla ilişkiler tesis etmektir. Eğitimin genel yapısı gereği kısa, orta ve uzun vadeli süreçleri içermektedir. Aslında oldukça yeni bir alan olarak eğitim diplomasisi, sadece yaklaşık 15 yıllık bir süreden beri gelişimini sürdürmektedir. Bu açıdan üzerinde uzlaşma sağlanan bir tanımı yoktur. Bize göre eğitim diplomasisi, bir devletin kendi fikirlerini ve hissiyatını diğer ülkelere ve dünya kamuoyuna anlatmak ve bu doğrultuda cazibesini artırmak adına, belirli stratejik hedeflere yönelik olarak, diğer politika öncelikleriyle eşgüdümlü bir şekilde yaptığı ve desteklediği eğitim alanındaki tüm faaliyetlerin toplamıdır. Bu tanımda çok boyutlu bir iletişimin varlığı söz konusudur. Ayrıca, hem akademik açıdan hem de pratik uygulamalar açısından önemi yadsınamayan güç olgusu ve son yıllarda buna yönelik boyutlandırma ile öne çıkmış yumuşak güç kavramı çerçevesinde eğitim diplomasisi ele alınmaktadır. Eğitim diplomasisini, 21. yüzyılın ilk çeyreğini tamamlamaya yaklaştığımız günümüzdeki koşullar çerçevesinde, kamu diplomasisinin bir alt bileşeni olarak değerlendirmekteyiz.
Bugün her anlamda yaşamakta olduğumuz küreselleşme olarak adlandırılan ve hayatın her alanına tesir eden etkenler, diplomasi ve eğitim alanlarını da fazlaca etkilemiş bulunmaktadır. Tarihsel süreç içerisinde bu alanlar kapsamında yaşanan dönüşümler, iki alanın giderek birbirlerine daha çok yakınlaşmasına sebep olmaktadır. Diplomasi alanı bireyselliğe doğru evrilirken ve dolayısıyla her kişiyi ilgilendirmeye başlarken, eğitim alanı geçmişten günümüze artan oranda daha çok uluslararasılaşmaktadır. Nitekim 21. yüzyıldaki koşullar artık her bireye adeta birer diplomat olma sorumluluğunu ve görevini yüklemektedir. Eğitim ise artık uluslararası boyutundan soyutlanamaz bir hale gelmiş bulunmaktadır. Böylesi bir ortamda eğitim ve diplomasi alanlarının ortak bir kesişim kümesi olarak eğitim diplomasisi alanı öne çıkmaktadır. Aslında insanlık tarihine bakıldığında bizim bugün eğitim diplomasisi olarak kavramlaştırdığımız ve çerçevesini oluşturduğumuz alanın kapsamına giren faaliyetlerin varlığını görmekteyiz. Ancak bunlar sınırlı bir gelişim sergilemiş ve genellikle münferit olarak ele alınmışlardır. Uzun yıllardır gündemde olan uluslararası öğrenciler, bu öğrencilere temin edilen burslar, eğitim alanında yaşanan değişimler, uluslararası eğitim gibi farklı konu başlıklarına, günümüze kadar bütüncül yaklaşılmadığı dikkat çekmektedir. Bizim konuya yaklaşımımız ise daha önce yapılmayan bir şekilde eğitim diplomasisi alanını daha kapsamlı bir şekilde ortaya koymaktadır. Kısacası, genel anlamda tüm yönleriyle eğitimin uluslararası boyutunu, eğitim diplomasisi olarak değerlendirmekteyiz.
Eğitim diplomasisi konusunda ön plana çıkan ülkeler ve bu konudaki çalışmalarını değerlendirir misiniz?
Eğitim diplomasisi alanında öne çıkan ülkeleri tespit etmek adına bazı verilerden yararlanılabilir. Bu açıdan ilk olarak faydalanılabilecek veri kaynağı, ülkelerin yumuşak gücünü ölçen dizinler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu dizinlerde ülkelerin eğitim alanındaki faaliyetlerine yönelik değerlendirmeler yapılmakta ve dünya sıralamaları yapılmaktadır. İkinci olarak faydalanılabilecek veri kaynağı, uluslararası öğrencilerle ilgili istatistiklerdir. Bunlar, geçmiş yıllarda hangi ülkelere ne kadar uluslararası öğrenci eğitim amacıyla gitmiş, hangi ülkeler ne kadar sayıda uluslararası öğrenciyi kendi ülkesine çekebilmiş, bu yönde yıllar içerisinde ne tür değişimler yaşanmış gibi bazı konularda fikirler verebilir. Bu konuda son olarak dikkate alınması gereken veri kaynağımız, günümüzde görevde olan ülke liderlerinin hangi ülkelerde eğitim aldıkları ile ilgili sayısal verileri içeren çalışmalar olabilir. Aslında bu husus, eğitim diplomasisinin temel nedeni olan ve ülkelerin ulaşmak istediği ana hedefi ifade etmektedir. Bu veri kaynakları tek başına çok da anlamlı yorumlara ulaşmamıza fırsat vermeyebilir. Ancak bu üç veri kaynağının birlikte değerlendirilmesi bize daha sağlıklı sonuçlar verecektir. Bu hususları birlikte değerlendirdiğimizde, eğitim diplomasisi alanında öne çıkan ülkeler olarak ABD, Birleşik Krallık, Avustralya, Kanada, Almanya ve Fransa’yı sıralayabiliriz. Hatta günümüzde öğrenci hareketliliğinin en sık yaşandığı bölge olarak Almanya ve Fransa’nın öncülük ettiği ve kurucu üyeleri olduğu Avrupa Birliği’ni belirtmemiz gerekir. 27 ülkenin üye olduğu AB’nin, eğitim diplomasisi bağlamında bölgesel olarak öne çıkan bir örgütlenme olduğu göze çarpmaktadır. Burada belirtilen ülkelerin genel itibariyle Anglosakson ya da Batı ülkeleri olduğu ve İngilizce konuşulan ülkeler olduğu ilk bakışta dikkat çekmektedir. Ancak eldeki veriler ışığında son yıllarda özellikle Asyalı bazı ülkelerin de ciddi manada eğitim diplomasisi faaliyetleri yoğunlaşmış ve zenginleşmiş görünmektedir.
Eğitim diplomasisi alanında öne çıkan ülkelerin bu kapsamdaki faaliyetlerinin genel itibariyle 21. yüzyılda yoğunlaştığı dikkat çekmektedir. Hatta 2001’de yaşanan 11 Eylül saldırıları sonrası daha çok gündeme gelen ve önemi daha iyi anlaşılan kamu diplomasisinin yükselişine paralel olarak gelişim gösterdiği söylenebilir. Yine de bu alandaki daha bilinçli ve stratejik çabaların son on beş yıldır arttığı göze çarpmaktadır. Nitekim ABD, Birleşik Krallık, Avustralya ve Kanada’nın bu bağlamdaki ortak özelliklerinden birisi, eğitim diplomasisi ile ilgili olarak hazırladıkları strateji belgelerini bir süredir uygulamakta olmalarıdır.
Bu alanın öncü ülkesi olan ve adeta eğitim diplomasisi süper gücü olarak adlandırılabilecek ABD’nin bu konumunu bir süre daha devam ettireceği öngörülebilir. Eldeki veriler doğrultusunda şimdilik eğitim diplomasisi açısından açık ara farkla öncü pozisyonda olan ABD, 2012 yılından beri bu alandaki uluslararası stratejisini uygulamaktadır. Farklı zamanlarda güncellenen bu stratejide, ulusal ve uluslararası eğitim birbirini tamamlayan bir bütün olarak ele alınmaktadır. Bu yönüyle küresel bir bakış açısına sahip olduğu ifade edilebilir. Yine ABD’nin etkin faaliyetleri içerisinde Fulbright Programı öne çıkmaktadır. Program 2. Dünya Savaşı’ndan sonra yapılandırılmış ve günümüze kadar ABD açısından verimli bir şekilde kullanılmıştır. Esnek bir yapıda olan Fulbright Programı, her ülke ile özel şartlar altında yürütülebilmektedir. Bunun yanında, ABD üniversitelerinin dünya sıralamalarındaki yerleri de dikkat çekmektedir. Genellikle ön sıralarda belirli ABD üniversitelerinin yer aldığı görülmektedir. Hatta ABD’de faaliyet gösteren üniversitelerin kendi içinde de en iyilerinin öne çıkarıldığı Ivy League adındaki bir oluşumu da mevcuttur. Bu ve benzeri faaliyetleri sebebiyle ABD kendisini, eğitim diplomasisi alanında öncü ve lider ülke olarak görmektedir. Bu durum eldeki veriler değerlendirildiğinde de anlaşılmaktadır.
Bir diğer öne çıkan ülke Birleşik Krallık olarak karşımıza çıkmaktadır. Birleşik Krallığın bu alan çerçevesindeki faaliyetlerinin aslında daha erken dönemlerde başladığı ifade edilebilir. Öncelikle 1. ve ardından 2. Dünya Savaşlarında küresel gücü oldukça zayıflayan Birleşik Krallık, bu iki savaş arasında eski etkin gücüne kavuşmak adına bir eğitim ve kültür kurumu olarak British Council’i kurmuş ve başka ülkelere yaygınlaştırma çabası içerisine girmiştir. Bu açıdan dil eğitimi ağırlıklı ve kültür yoğunluklu bir programı öncelediği görülmektedir. 2000’li yıllarda bu alandaki faaliyetlerini farklı bir boyuta taşmak isteyen Birleşik Krallık, kendi uluslararası eğitim stratejisini hazırlayarak 2013 yılında uygulamaya koymuştur. Sonrasında yaşanan gereklilikler sebebiyle birkaç defa güncellenen strateji, halen uygulanmaktadır. Bu strateji kapsamında bir sorumlu atayan Birleşik Krallık, çeşitli hedef ülke ve bölgeler belirleyerek bütüncül bir politikayı gerçekleştirmektedir. Bu alanda alınan başarılı sonuçlar ve hedeflenen unsurlara belirlenen zamandan önce varılması, tahmin edilen potansiyelin daha fazla olduğunu göstermekte ve ayrıca stratejinin doğru ve etkin bir biçimde uygulandığına işaret etmektedir.
İngiliz Milletler Topluluğu üyeleri olan ve Birleşik Krallık tarafından atanan valiler tarafından yönetilen Avustralya ve Kanada’da ise eğitim diplomasisine benzer yaklaşımlar olduğu göze çarpmaktadır. Bu iki ülkenin eğitim diplomasisini, genel anlamda göç, ticaret ve istihdam politikalarının önemli bir bileşeni olarak gördükleri dikkat çekmektedir. Kendi özel durumları açısından bu durum anlaşılır görünmektedir. Bu iki ülkenin sahip oldukları yüzölçümlerine oranla az sayıda nüfusa sahip olmaları, yetişmiş beşeri sermayeye ihtiyaç duymalarına sebep olmaktadır. Ayrıca kayda değer miktarda ticari girdi sağlayan eğitim diplomasisi faaliyetleri, Avustralya ve Kanada’ya avantajlar ve fırsatlar sunmaktadır.
Türkiye’nin eğitim diplomasisinin mevcut durumunu değerlendirir misiniz?
Ülkemiz aslında eğitim diplomasisi bağlamında oldukça geniş bir faaliyet yelpazesine sahip. Bu alanda gerçekleşen küresel gelişmelere paralel olarak aynı zaman dilimi içerisinde bu kapsamdaki faaliyetlerin arttığını ve çeşitlendiğini görmekteyiz. 2000’li yıllar içerisinde bu alanda yeni kurumların görevlendirildiği ve var olanların faaliyet etkinliğinin artırıldığı göze çarpmaktadır. Genel anlamda eğitim diplomasisi açısından yaptığımız bu alanda doğrudan faaliyet gösteren ve dolaylı olarak katkıda bulunan kurumları değerlendirdiğimizde, zengin bir kurumsal altyapının mevcut olduğunu söyleyebiliriz.
Bu alanda en çok öne çıktığını düşündüğümüz kurumlara örnek olarak Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) ile Türkiye Maarif Vakfı’nı verebiliriz.
YTB, 2010 yılında kurulmuştur. Faaliyet alanlarından birisi uluslararası öğrenciler olarak belirtilmektedir. 2012 yılında ise Türkiye Bursları Programı, YTB’nin sorumluluğuna verilmiştir. Bu tarihten sonraki istatistiklere bakıldığında, ülkemize gelen uluslararası öğrencilerin sayısında ciddi artışların meydana geldiği görülmektedir. Şu anda 300 bin civarında uluslararası öğrencinin Türkiye’de olduğu ifade edilmektedir. 2012’den önce yaklaşık 50 bin olan bu sayı, gelecek yıllar açısından önemli fırsatların olduğunu göstermektedir. Türkiye’nin uluslararası eğitim bakımından öne çıkan bir diğer kuruluşu ise 2016 yılında kurulan TMV olarak karışımıza çıkmaktadır. TMV, Milli Eğitim Bakanlığı haricinde Türkiye adına yurtdışında eğitim kurumu açmaya yetkili tek kurumdur. Kuruluşundan sonra özellikle gönül coğrafyamız olarak nitelendirilen bölgelerde ve ayrıca Afrika kıtasında hızla kurumsallaşmıştır. Doğrudan ve dolaylı olarak eğitimin her alanına yönelik faaliyetleri vardır. Bu faaliyetlerin neredeyse tamamı yurtdışında gerçekleşmektedir.
Ayrıca eğitim diplomasisi bağlamında ülkemizin diğer ülkelerden ayrılan bazı yönleri de bulunmaktadır. Bu alanda öne çıkan ülkelerin bariz şekilde ekonomik çıkar temelinde bu alandaki faaliyetlerini yapılandırdıkları göze çarpmaktadır. Bu, hem planlayan ve koordine eden kurumlar açısından hem de uygulayan kurumlar açısından böyledir. Türkiye’nin bunu hedeflemediğini söylemek mümkün olmamakla birlikte, ülkemiz açısından öncelik verilen hususun daha farklı olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim Türk eğitim diplomasisi faaliyetlerini planlayan ve uygulayan kurumların, ilim, irfan, değerler anlamındaki öncelikleri ve gönül coğrafyamız, insanlık, ortak birliktelikler gibi hassasiyetlerinin Türkiye için daha ön planda olduğunu söylemek mümkündür. Böylesi bir yapılanmanın Türkiye’ye her anlamda önemli kazanımlar sağlayacağı ifade edilebilir.
Ancak Türkiye’nin eğitim diplomasisi alanındaki eksiklikleri de yok değil. Bu bakımdan ilk olarak Türk eğitim diplomasisi yapılanmasının zengin bir içeriğe sahip olmakla birlikte, çok dağınık bir görünüm arz ettiğini belirtmek gerekiyor. Bazı kurumların aynı ya da benzer faaliyetlerinin olduğunu görmekteyiz. Bu durum özellikle kurumsal eşgüdüm anlamında bir eksikliğin olduğunu göstermektedir. İkinci önemli husus ise, küresel gereklilikler hatta zorunluluklar sebebiyle, bir eğitim diplomasisi stratejisine ihtiyaç duyulması olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye artık eğitim diplomasisini stratejik bağlamda, dış politikasının önemli bir bileşeni olarak ele almak zorundadır. Hem bölgesel hem küresel gelişmeler bunun acil bir gereklilik olduğunu göstermektedir. Ayrıca bu alanda ortaya çıkan yeni fırsatları yakalamak adına konunun ivedilikle ele alınması Türkiye’ye önemli kazanımlar sağlayacaktır.
Türk dış politikasına uyumlu bir eğitim diplomasisi aşamaları nasıl olmalıdır? Nasıl bir kurumsal yapılanmaya gidilmeli?
Türk dış politikasının son yıllardaki gelişimi her kesimin dikkatini çekmektedir. Politika yapıcılarının özellikle girişimci ve insani dış politika perspektifi, bölgesel ve küresel açılımları beraberinde getirmektedir. Bu dış politika içerisinde eğitimin de önemli bir yeri bulunmaktadır. İnsan hayatına dair önemli bir ihtiyaç olan eğitim, her toplumun önem verdiği bir alan olması sebebiyle birtakım ortaklıkları ve iş birliklerini de gerektirmektedir. Devletlerin bu bağlamda eğitimi bir araç olarak kullandıkları göze çarpmaktadır. Türk eğitim diplomasisinin de Türk dış politikası içerisinde stratejik bağlamda ele alınması kısa, orta ve uzun vadelerde Türkiye’ye önemli avantajlar sağlayabilir. Eğitim diplomasisine yönelik yaptığımız tanımda da belirtildiği üzere bu çerçevede belirlenen hedeflerin Türkiye’nin bölgesel ve küresel hedefleri ile eşgüdümlü olarak yapılandırılması gerekmektedir. Bu anlamda bize göre Türkiye’nin ilk yapması gereken eğitim diplomasisini kapsamlı ve bütüncül bir şekilde ele alması ve bu alandaki kendi özgün yaklaşımını ortaya koymasıdır. Bunun için öncelikle yasal zeminin hazırlanması ve kurumsal görev tanımlarının net bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir. İkinci olarak bu alanla ilgili tüm kesimlerin katılacağı geniş katılımlı toplantılar ya da çevrim içi görüşmelerle ülkenin ihtiyacı olan Türk eğitim diplomasisinin ayrıştırıcı yönleri belirlenmelidir.
Bu alanda öne çıkan ülkelerde eğitim diplomasisine yönelik farklı yaklaşım tarzları mevcut olsa da iki husus açısından benzerlikler görülmektedir. Bunlardan ilki stratejik bir yaklaşımla hazırlanan yol haritası ile sağlam temellere dayanan kurumsal koordinasyon. Ayrıca gerektiği durumlarda bu strateji belgesinin güncellendiği ve yeni durumlara adapte edildiği de dikkat çekmektedir.
Ülkemizin eğitim diplomasisi açısından şu andaki mevcut durumu değerlendirildiğinde, bu belirtilen hususlar bağlamında bazı gelişmelerin mevcut olduğunu görmekteyiz. Bu nedenle, var olan temeller üzerinden yola çıkılması daha makul karşılanabilir. Örneğin, İletişim Başkanlığı’nın 2021 – 2023 yılları arasında uygulanmakta olan Ulusal Kamu Diplomasisi Stratejisi’nde eğitim diplomasisi ile ilgili bir bölüm bulunmakta. Bu açıdan, kamu diplomasisi bağlamında konunun ele alındığı dikkat çekmektedir. İletişim Başkanlığı bünyesinde faaliyet göstermekte olan eğitim diplomasisi komitesinin de varlığını biliyoruz. Yani eğitim diplomasisi açısından üst bir kurum olarak kamu diplomasisi ile ilgili çalışmalar yürütmekte olan İletişim Başkanlığı seçilebilir. İletişim Başkanlığı’nın eğitim diplomasisi alanındaki öncülüğü ile Türkiye’ye özgü stratejik bir yaklaşım geliştirilerek uygulamaya konulabilir. Bu alandaki kurumsal koordinasyon da yine İletişim Başkanlığı’na verilebilir.