Deccaliyetin Modern Yüzü / Yasemin Keskin

Bilgi çağı olarak adlandırdığımız günümüzde, bilgiye ulaşımın kolaylaşmasıyla birlikte dezenformasyon da hızla yayılmaktadır. Kasıtlı olarak yayılan, yanlış veya doğruluğu bulunmayan bilgi anlamına gelen dezenformasyon; dijital platformlarında yaygınlaşmasıyla birlikte insanoğlu için tehlikeli ve yanıltıcı etkisiyle kirletilmiş dünyanın başat sebeplerindendir. Basit bir anlatımla dezenformasyon için yalan haber ve bilginin kasıtlı olarak çarpıtılmasıdır diyebiliriz. Belirli bir amaca yönelik yapılan, kasıtlı, gerçeklere dayanmayan veya eksik ve yanıltıcı olan, insanların duygularını, düşüncelerini ve davranışlarını manipüle etmek amacıyla kullanılan ve sosyal medya, haber siteleri gibi çeşitli kanallar aracılığıyla da hızla yayılan günlük hayatımızda sıkça karşılaştığımız bir olgudur. Belirli bir grubu veya kişiyi hedef almak, kamuoyunu yanıltmak, siyasi veya ekonomik çıkarlar elde etmek gibi çok çeşitli amaçlar için kullanılır. Günlük hayatta sıkça karşılaştığımız bazı haberlerin, tamamen uydurma ve gerçek dışı, sahte haberler olduğuna çok kez tanık olmuşuzdur. Ya da gerçek bir olayın veya bilginin kasıtlı olarak yanlış yorumlanması, eksik bir şekilde sunulmasına defalarca şahit olmuşuzdur. Sahte olan görsel ve ses kayıtları, bir söz ya da fikrin çalıntı olması gibi birçok yanıltıcı kayıtlarla iç içe yaşıyoruz. Çok korkutucu, değil mi?
Bu nedenle, karşılaştığımız her bilgiyi kritik bir gözle değerlendirmek ve farklı kaynaklardan doğrulama yapmak önemlidir. Ayrıca eleştirel düşünmek ve tek bir kaynağa güvenmemek, medya okuryazarlığı gibi becerileri elde etmek gibi maddeler şeklinde de sıralayabiliriz. Aksi halde yanlış veya eksik bilgiler, maalesef toplumsal huzursuzluklara, güvensizliklere, kutuplaşmalara ve hatta çatışmalara yol açabilmektedir. Dezenformasyon insanın manevi- ahlaki gelişimini olumsuz etkileyen ciddi bir sorundur. Yanlış bilgiler, insanların doğru ve yanlış arasındaki çizgiyi belirlemelerini zorlaştırır ve bu durum, ahlaki değerlerin göreceli hale gelmesine ve bireylerin kendi çıkarlarını toplumsal çıkarların önüne koymasına neden olabilir. Doğru ve yanlış, belirsiz bir yerdeyse şüphesiz insanoğlunun çıkarları söz konusudur. Dezenformasyon, ahlaksızlığı sorgulamayan bir toplumun oluşmasına sebep olan ahlaki bir çöküştür.
Dezenformasyonun etkilerinden korunmak için doğru bilgiye ulaşmak, yanlış bilgi yaymamak ve düzeltmek için çaba göstermek kasıtlı olarak amaçlanmış bu aldatıcı kötülüğün piyonu olmamak için dikkatli olmak gerekmektedir. Ayrıca dinimizde bir haber duyduğumuz zaman doğruluğunu araştırmanın önemini vurgulayan şu ayet-i kerimeyi hatırlatmak istiyorum. “Bilmeden birilerine zarar verip de sonra yaptığınıza pişman olmamanız için, yoldan çıkmışın biri size bir haber getirdiğinde doğruluğunu araştırın.” (Hucurât, 49/6) İslam, bilgiye önem verir ve doğru bilgiye ulaşmayı teşvik ederek şüpheye düşülen konularda araştırma yapmayı, kesin bilgiye ulaşmayı ister. Yanlış anlama, yorumlama hatalı aktarmaya karşı teyakkuz halinde olmayı ister. İslam’ın temel ilkeleri olan doğruluk, adalet, güvenilir olmak gibi değerlerin üzerini örtmeye çalışan bu sistemin kurbanı olmak; bölünmelere, hoşgörüsüz, empatisiz olmaya, huzur bozma ve güvensizliğin artmasına, kutuplaşmalara sebep olur. Dahası temelde yalan ve aldatma üzerine kurulan bu sistem insanları doğru yoldan saptırmak için büyük yalanlar söylerken itikadi bozukluklara kadar ilerleyip kalbî bozulmalara da yol açar. İslam tarihine baktığımızda bu akımlar hep olmuş ve Kur’ân ve sünnete aykırı yorumlarla İslam’ın temiz ve saf akidesi bozulmaya çalışılmıştır. İslam’da yeri olmayan uygulama ve inançlarla bidatlar olmuştur. Bu anlamda İslam’ı gerçek kaynaklardan öğrenmek ve gerçek İslam âlimlerinden istifade etmek doğru yolda kalmamız için büyük önem taşır. Bugün doğru ve yanlışın birbirine karıştığı, insanların duygularını manipüle etmek, ahlaki anlamda bir erozyon oluşturmak, toplumları bölmek, çatışmalara ve huzursuzluğa sebep olmak gibi kasıtlı çabaların olduğu bir ortamda yaşıyoruz. Allah’ın ipine sımsıkı sarılmamız gereken bir zamandayız. “Hepiniz birden Allah’ın ipine sımsıkı sarılın.” (Âl-i İmrân, 3/103) ayeti, Müslümanların Medine’ye hicretinden sonra, farklı kabilelerden gelen Müslümanların bir araya gelmesi ve birlik içinde yaşamaları için indirilmiştir. Ayet birlik ve beraberliği vurgulayarak aslında Müslümanları bölmeye ve birbirine düşürmeye çalışan, bu anlamda Müslümanların daha güçlü ve dayanışmacı olmasını engelleyen her türlü provokasyon, terör, bidat, batıl inançlar ve itikadi bozulmalara karşı uyarıdır. Kur’ân ve Sünnete sımsıkı sarılmak, Müslümanların inanç ve iman üzerine birleşerek güçlü ve etkili olmalarını sağlar. İmanı güçlendirerek Müslümanın her türlü saldırıya karşı sağlam bir kale ve nefer olmalarını sağlar muhakkak… İslam dünyasının güçsüz düşmesi, dış güçlerin her türlü oyunlarına alet olmasına sebep olmuştur. Müslümanlar arasında taassuptan uzak, birlik ve beraberliğin oluşması, hatta kendi aralarındaki iletişimin artması, ortak hedeflerin belirlenmesi şu an yapılacak önemli bir başlangıç olabilir. Ve bugün İslam âleminin en önemli boşluğu ise kurtarıcı, yol gösterici bir rehbere ihtiyacının olmasıdır. Müslümanların birlikten yoksun olması, alevler içinde yanan mazlumların görüntülerini izleyen bir topluma dönüşmüş olmasıdır. Daha açık bir ifade ile bombalanan çadırlarında yanarak, bedenleri parçalanarak can veren görüntülere şahit kalmak çaresizliğin en büyük acısıdır. Acımız feryadımız sesimizi yükseltmiyor mu? Filistin’in elinden ne zaman tutacağız? Birlik ve beraberliğimizi ne zaman kazanacağız? Ümmetin güçsüzlüğünü yazan tarihin acı zilletinde kıvranmak istemiyoruz!..
“Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona ihanet etmez, ona yalan söylemez, onu utandırmaz, onu sahipsiz bırakmaz, ona yardımı terk etmez.” (Tirmizi, Birr 18) hadisinin müşahhas bir örneği olması gereken İslam âlemi bu kirli sistemin kurbanı konumunda maalesef… Kendi içimizde, kendi basit konularımızda dahi birlik ve beraberliği güçlü ve etkili olmayı başaramıyorsak mazlumların, ezilenlerin, zulüm ve soykırım altında olanların, hiçbir adalet vicdan ve hukuk tanımadan her geçen gün artırıldığına şahit olacağız demektir. Mevcut dünya düzeninin adeta bunu bir yasa haline getirircesine çalıştığı zor ve çetin bir zamandayız… Ahir zamandayız.
Biz biliyoruz ki bu zamanın en büyük alametlerinden biri deccaliyettir. Aldatıcı ve yanıltıcı, dehşetli fitne dolaplarını döndüren, zihinleri gönülleri iyi ve kötüyü hak ile batılı karıştıran, bir şeyi yaldızlayıp gerçek yüzünü gizleyen, dalalete sürükleyen, dinsizliğe dayalı bir sistem olan “deccaliyet”in; günümüzde teknolojinin gelişmesiyle birlikte yaygınlaşan bir kavram olan “dezenformasyon”la aldatma, yanıltma, doğru yoldan saptırma amaçlarını gütme bakımından ortak noktalara sahip olduğunu belirtmek istiyorum. Deccaliyet, dinî bir kavram olarak kabul edilirken, dezenformasyon modern çağın sorunları olarak görülür. Daha güncel ve teknolojik bir kavram olarak gözüken ve çağın büyük bir sorunu olan bu kavram esasında deccaliyetten beslenen, birbirini tamamlayan yönleriyle birbirlerinin yalancı ve fitneci özelliklerini kamçılamaktadır. Çünkü her ikisi de temelde yalan ve aldatma üzerine kuruludur. Deccaliyet akımını tetikleyen dezenformasyon modern zamanın sorunu ve aldatıcı, yanıltıcı bir amaçla çok hızlı bir şekilde istediği sonuca ulaşıyor. Aslında bir nevi deccaliyet akımının bir parçası, hatta kendisi. Sonuçlarını ağır ödüyoruz ve kitleler etkileniyor. Birlik ve beraberlikten yoksun olan İslam âlemi bedelini ağır ödüyor. Deccaliyet akımlarının yayılma hızını oluşturan, tetikleyen her şeye karşı, aklıselim olmayı diliyorum.
Allah yar ve yardımcımız olsun.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.