Çocuklarda Ekran Süresi ve Davranış Bozuklukları / Klinik Psikolog Didem Gençtürk

Erken çocukluk dönemindeki çocukların ekran süresi ve davranış problemleri arasında birebir bir ilişki olduğu söylenebilir mi? Temelde ekran süresi ne anlama geliyor? Ekran süresi aşımı ile davranış problemleri arasında nasıl bir ilişki var?
Erken çocukluk dönemi olarak adlandırdığımız ve çalışmamızda kapsadığımız 3-6 yaş arasındaki dönemde ekran süresi ve davranış problemlerini inceleyen geniş bir literatür var. Bu literatüre göre aralarında bir ilişki var. Ekran süresi ise bir çocuğun telefon, tablet, televizyon gibi bir ekran karşısında geçirdiği süreyi ifade ediyor. Bizim çalışmamız da bu literatür ile uyumlu. Ekran süresi fazla olan çocuklarda davranış problemleri daha sık görülüyor. Burada önemli bir nokta olarak şunu belirtmek gerekiyor ki ilişki demek nedensellik demek değil. Kısa bir örnek ile, böyle bir ilişki var fakat zaten ihmal edilen çocukların mı ekran süresi fazla ve ihmal edildikleri için de mi davranış problemleri sık; yoksa ekran süresinin fazla olması problemli davranışlara mı neden oluyor, bunu bilmiyoruz. Örnekteki gibi ihmal durumu ya da başka değişkenler rol oynuyor olabilir. Bu konuda farklı görüşler var, en kabul görenlerinden biri “yer değiştirme hipotezi” ile ifade ediliyor. Buna göre ekran çocuklar için zararlı çünkü onları gelişimsel olarak destekleyecek başka önemli etkinliklerin yerini işgal ediyor. Kitap okumak, diğer yetişkin ve çocuklarla sohbet etmek, oyun oynamak, boş vakit geçirmek ve hatta sıkılmak, güçlüklerle karşılaşıp çözüm üretmek gibi gelişimlerini destekleyecek diğer etkinliklerin yerini doldurması buna örnek olarak veriliyor. Bir diğer yaygın kabul gören görüş ekranın çocuk davranış problemlerine etkisini nörogelişimsel açıdan açıklıyor. Buna göre ekran vasıtası ile çocuklar zihinsel olarak işlemleyebileceklerinden fazla uyarana maruz kalıyorlar. Uyaranlar ışık, ses, değişen görüntüler, renkler ya da içerik ile farklı yollardan geliyor. Bu karmaşık ve fazla uyaran girdisi çocuğun zihinsel gelişim düzeyini aşıyor ve çocukta bir çeşit dışa vurum olarak davranışşal problemler gözlemleniyor.
Çocukları ekran karşısında daha az tutabilmek için ne tavsiye ediyorsunuz?
Çocukları ekran karşısında daha az tutabilmenin ilk yolu bu kapıyı 0-2 yaş aralığında hiç açmamaktır. 2 yaş itibari ile ebeveynlerin içerik ve süre kontrolü ile çocuklar ekran ile tanışabilirler. Bu kontrolü sağlamak aslında diğer konulardaki sınır koyma becerilerinden farklı değildir. Örneğin şekerli yiyecekler çocuklar için zararlıdır ve çocuk ne kadar istese de bunun bir sınırı vardır. Ekran da böyledir, ebeveyn önce ilk adımda çocuğun duygusunu yansıtır ve onu anladığını ifade eder. “Sen bunu biraz daha oynamak istiyorsun, sürenin bitmesi seni kızdırıyor.”, İkinci adımda alternatif sunabilir, “Bunu oynamak yerine seninle resim yapabiliriz.”. Alternatif de kabul görmezse ekranı almak, kapatmak sınır koymanın üçüncü adımıdır. Bundan sonra ağlayan, kızan, hayal kırıklığı yaşayan çocuğa bu duygusunda şefkatle eşlik edilir. Hayat da böyledir, yetişkinler dünyasında da her zaman her istediğimiz olmaz ve bununla baş etmeyi ebeveynimizin şefkatli eşliğiyle öğrenmek çocukluğun kıymetli bir çıktısı olacaktır. Bu temel sınır koyma yönteminin yanında, çocuğun izlediği tüm içeriklerden haberdar olmak, neyin nasıl zararlı olabileceğine dair farkındalığını geliştirmek, ekran süresini kısıtlayan ya da uygulamalar bazında kısıtlamalar koyan dijital araçlara hâkim olmak ve kullanmak diğer öneriler olarak sunulabilir. Ebeveynin bu davranışlarının tümü çalışmamızda kullandığımız ebeveyn medya aracılığı çatısı altına girmektedir.
Çocukların yaş gruplarına göre farklılık arzeden durumlar var mı? Var ya da yok; bunu neye bağlıyorsunuz?
Çalışmamızın bulgularına ve literatüre göre çocukların yaş gruplarına göre ebeveynin medya aracılığının türünün farklılık göstermesi faydalıdır. Örneğin, 0-2 yaşta tavizsiz sıfır ekran, 2 yaş itibari ile kısıtlayıcı aracılık ile süre ve içerikle kısıtlamalara gitmek ve çocuğun bilişssel düzeyi geliştikçe kısıtlamaların amaçlarından bahsetmek, içerikler hakkında sohbet etmek işlevsel bir yöntemdir. İlkokul çağında bir çocuğun ekran içeriğinde madde kullanımı ya da şiddet tamamen kısıtlanırken, ergenlik çağındaki bir çocuğun ekran içeriğinde bunlar ile karşılaşıldığında bunlar hakkında müzakere etmek, muhakeme yeteneğine yönelik konuşmalar yapmak direkt kısıtlamaktan çok daha işlevseldir.
Bu ilişkide ebeveynlerinin çocuklarına karşı medya aracılığını düzenleyici ne tür tutumlar sergiledikleri görülmekte? Bu durumlarda ne tür problemli davranışlar gözlemlenmekte?
Ebeveynlerin çocuklarının medya kullanımını kontrol etmeye yönelik tüm davranışları ebeveyn medya aracılığı çerçevesinde değerlendiriliyor. Kategorileştirmelerde ve isimlendirmelerde farklılıklar olsa da literatürde yaygın olarak kabul gören üç temel aracılık türü dikkat çekiyor. Bunlar kısıtlayıcı medya aracılığı, aktif medya aracılığı ve eşlik etme/birlikte izleme medya aracılığı. Burada önemli nokta şu: Bu aracılık türlerinden hiçbiri birbirinden iyi ya da kötü değil. Önceki soruda da belirttiğim gibi önemli olan çocuğun ihtiyacına yönelik bir aracılık türü belirlemekten geçiyor. Ebeveynin medya aracılığının niteliğini arttıran önemli başka değişkenler de var, bunlardan önemli bir tanesi medya okuryazarlığı kavramı ile ifade ediliyor. Ebeveynin güncel medya akımlarına, çocuğun kullandığı uygulamalara, bunların risklerine ve medya aracılığında işine yarayacak diğer yeteneklere sahip olması önem arz ediyor.
Erken çocukluk döneminde çocuklar en çok neyi ya da neleri izliyorlar? Hangi tutumların doğru olduğundan hareketle, ebeveynlerin çocuk-ekran ilişkisinde aktif sınırlayıcı tutumlar sergilediği durumlar çocukların problemli davranışa yönelmelerini nasıl etkilemektedir?
Çalışmamızın bulgularına göre Türkiye’de yaşayan erken çocukluk dönemindeki çocuklar medya aracı olarak en çok televizyonu kullanıyorlar ve en sık eğitici içerikleri izliyorlar. Fakat bu veriler ebeveynlerin kendi doldurdukları anketler ışığında elde edildiği için “eğitici içerikler”in ebeveynlere göre ne olduğu önemli bir nokta. Çalışmamızın verilerine göre bazı ebeveynler TRT Çocuk içeriklerini, bazıları ise Kendin Yap Youtube içeriklerini “eğitici” olarak tanımlıyorlar.
Çalışmamın en önemli bulgusu şu: Ebeveynlerin aktif medya aracılığı mevcut olduğunda ekran süresi çocuklarda daha az problemli davranış ile ilişkili görünüyor. Yani, ekran ve davranış problemleri arasındaki ilişkide ebeveyn koruyucu, destekleyici bir rol alabiliyor. Bu çok kıymetli bir bulgu.
Peki bu ne demek?
Aktif sınırlayıcı medya aracılığında ebeveynler çocuğun kullanımında olan medyanın içeriğine ve süresine ilişkin kısıtlamalarda çocuk ile onların gelişimsel düzeyine uygun şekilde müzakere ederek ortak bir karara varmayı önemsiyorlar. Ebeveynin sıcak ve uzlaşmacı tavrı ile çocuğun yüksek faydasını düşünen kısıtlamalar iki önemli köşe taşı olarak bu aracılık türünde dikkat çekiyor. Ve erken çocukluk dönemi için en uygun biçim gibi görünüyor çünkü çocuğun bu dönemde aynı zamanda kendilik algısı sevilen, değer gören ve korunan olarak şekilleniyor. Sınırlar ceza olarak değil, şefkatli bir korunak olarak sunuluyor. Böylelikle medyaya karşı sağlıklı tutum gelişimi, kısıtlamalar içerisinde güven ve memnuniyet hissi, duygu regülasyon becerisinin gelişimi destekleniyor. Sonuç olarak çalışma bulgularımıza göre, pandemi döneminde dramatik şekilde artan ekran süresi ve dijital dünya ile temasın ön görülen geleceği çerçevesinde, ebeveynlerin doğru aracılık müdahaleleri ile çocukları ekranın muhtemel zararlarından korumaları ve fayda sağlamaları mümkün olabilir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.