Gençlerin cinsel kimliklerinin oluşması döneminde, doğru ve normal cinsel kimlik kazanmaları için neler yapılmalı?
Aslında bu, gençlerin yapması gereken bir şey değil. Gençlere cinselliği doğru şekilde anlatmak ve bu konuda gençleri bilinçlendirmek kamu otoritesinin ve ebeveynlerin yapması gereken bir şey. Ama cinsellik öteden beri bizim toplumumuzda konuşulmasından imtina edilir bir kavram olduğu için genellikle çoğu genç cinsellikle ilgili bilgileri yanlış kanallardan öğreniyor. Özellikle internet ve porno siteleri, günümüzde cinsellikle ilgili merakın giderildiği ve cinselliğin öğrenildiği mecra haline gelmiş durumda ve buradaki bilgilerin ve öğrenilen şeylerin ne kadar sağlıklı olduğu çok tartışılır bir durum. Gençler eskiye nazaran cinsel uyaranlara hayatın her safhasında daha fazla maruz kalmakta ve bu dürtülerini kontrol etmekte zorlanmaktadır. Burada doğru tavrın ve şartların oluşmamış olması gençleri istenmeyen davranışa itmekte ve birtakım sıkıntıların yaşanmasına neden olmaktadır. Bu yüzdendir ki doğru ve normal cinsellik kavramının kazanılması için ebeveynlere ve kamu otoritesine büyük bir yük düşmektedir.
Neler yapılmalı? Böyle durumlarda ne tür cinsel / psikiyatrik rahatsızlıklar çıkar?
Öncelikli olarak cinsellik sağlıklı ölçülerde konuşulabilir bir kavram haline getirilmelidir ve cinsel konularla ilgili merakın sağlıklı şekilde giderilmesi için kamu destekli bu konuda uzman kişilerin görüşleri alınarak bir internet sitesinin kurulması çoğu sıkıntıların aşılmasına neden olacaktır. Yukarıda da bahsettiğim gibi cinsellik önemli bir dürtü, insanın bedensel ve ruhsal dengesinin oluşumunda önemli bir yere sahip. Bu yüzdendir ki problemli bir cinsel yaşantı ve davranış insanı birtakım psikolojik sıkıntılara maruz bırakabilmektedir. Örneğin sıklıkla yapılan mastürbasyonların kişiyi depresif duruma ittiğini yine aynı şekilde mastürbasyon sonrası suçluluk ve günahkârlık duygularının obsesif bozukluklara götürdüğünü, kulaktan dolma bilgilerle edinilen yanlış cinsel bilgilerin “ilk gece korkusu” dediğimiz “vajinismus” problemine neden olduğunu bilmekteyiz.
Cinsel eğitimin, cinsel hayata katkıları nelerdir. Cinsel eğitimin okullarda verilmesi gerekli mi?
Cinsel eğitim, toplum olarak sınıfta kaldığımız bir durum. Çoğu zaman bize bu konu ile başvuran danışanlarda cinsel bilgi beceri ve tecrübe eksikliğinin ne kadar fazla olduğunu görmekteyiz. Bakınız insan 5 ana sebepten dolayı cinsel sorun yaşar. Bunlar sırasıyla; erkeğe bağlı nedenler, kadına bağlı nedenler, ilişkiye bağlı nedenler, çevreye bağlı nedenler ve cinsel bilgi, beceri eksikliğine bağlı nedenlerdir. Bunlardan en önemlisi bilgi ve beceri eksikliğidir. Basit bir yanlış bilgi cinsel yaşamı kaotik bir hale sokabilir. Örneğin cinsel organların yapısı ve işleyişiyle ilgili halk arasında bilinen çok fazla yanlış bilgiler vardır ve bu bilgiler çok sıklıkla karşılaştığımız vajinismus, erken boşalma ve ereksiyon problemlerinin yaşanmasına neden olmaktadır. Bunun önüne ancak doğru bilgilendirmeyle geçebilirsiniz, bunun yolu da eğitim ve okullardır.
Cinselliğin anatomik ve biyolojik temellerinin anlatılmasının tedaviye etkisi nedir? Hangi durumlarda böyle bir bilgilendirme anlamlıdır? Mesela cinsel sorunları olanlar için cinselliğin tıbbi mekanizmasının bilinmesi hasta için tedavide anlamlı sonuçlar oluşturur mu? Özellikle cinsel kompleksler vb. konular için bu konuda neler söylemek istersiniz?
Terapilerde cinsel problemleri anatomik ve biyolojik anlamda temellendirmek olmazsa olmazlardandır. Cinsel sorunların çözümünde değerlendirme, doğru bilgilendirme ve müdahale bu işin püf noktasıdır. Öncelikli olarak problemli kısımların ne olduğu tespit edilir. Bu da cinsel yaşamın öyküsünde gizlidir. Kişiyi sıkıntıya götüren yanlış öğrenmelerin ve davranımların neler olduğunu saptamak adına detaylı bir hikâye alırız. Bundan sonraki adım ise yukarıda bahsettiğimiz gibi anatomik, biyolojik ve psikolojik anlamda temellendirerek içinde bulunduğu probleme doğru bir bakış açısı kazandırarak tedaviye ve çözüme olan inancı artırırız.
Pornografi ciddi manada rahatsızlıklara sebep oluyor. Her iki cins açısından da gerçek dışı bir cinsel yaşam algısı oluşuyor. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Porno ve pornografinin son dönemlerde birçok cinsel problemin nedeni olarak karşımıza çıktığını görmekteyiz ve her geçen gün maalesef ki artan bir ivme göstermekte. Pornografik yayınların ulaşımının çok kolay olması sonucunda ailelerin çocuklarını pornodan koruması iyice zorlaştı. Ne yazık ki bu çocukların çoğu, maruz kaldıkları bu görüntüler karşısında bağımlılık ya da başa çıkılamaz dürtüler geliştirmeye başlamaktadır.
Bağımlılık kişinin herhangi bir dış nesneye ya da bir davranışa karşı geliştirmiş olduğu karşı konulmaz bir ilgidir. Kişinin isteği ve iradesi dışı karşı konulamayan bu durum zamanla nesne ve davranış karşısında ilginin kontrol edilemez hale gelmesiyle kişi bağımlılık denilen o sarmalın içine girer ve yaşamını o nesne ve davranış olmadan devam ettiremeyecek pozisyona gelir. “Bağımlılık” sözcüğü kulağa çok ciddi gelebilir. Birçok ailenin, çocuğunun bu davranışını sadece geçici olarak “tecrübe ediyor” düşüncesiyle davranışı önemsiz bir hale getirdiği gözlenmektedir. Ancak teknolojinin akıl almaz bir hızda gelişmesi, internetin birçok şeye çok daha hızlı ulaşmanın en kolay yolu olması, kabul edilmelidir ki internet pornosunun seks bağımlılığına giden en kısa yol olduğu yadsınamaz bir gerçek. Dejenerasyonun hızla yayıldığı günümüzde, çocuklarımızın henüz olgunlaşmadığı bir dönemde, bağımlılık siz ebeveynlerin sandığından çok daha hızlı gelişmektedir. Bu sonuç aslında pornografinin ve seks bağımlılığının ne kadar gerçek olduğunu ve hızla arttığını gözler önüne sermektedir. Bu tarz durumlarda uzman kişilerden yardım almak en doğru yaklaşım biçimidir.
Cinsel hurafelerden bahseder misiniz? Okunduğunda “Bu bilgi bana şifa oldu.” denilebilecek bilgiler…
Diğer bir adıyla cinsel mit. Kulaktan dolma ve yanlış kanallardan öğrenilmiş yanlış cinsel inanış. Ülkemizde cinsel eğitimin yetersiz olması ve cinsellik kavramına dair bilgilerin öteden beri hurafelerin ve yanlış inanışların inisiyatifine bırakılmış olması ve bu yanlış inanışların zihinsel süreçlerin de etkisiyle davranışsal bir tutum haline gelmesi durumu. Bu yanlış inanışlar birçok bireyin cinsel hayatını şekillendiren bir tabu haline gelmekte ve neticesinde bireyin yaşamında cinsel sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Erkek ve kadın cinselliğine dair yanlış bilinen sayısız yanlış inanışlar söz konusudur. Genel manada bakıldığında en yaygın olan cinsel hurafeleri sıralayalım.
En Yaygın Cinsel Hurafeler
Cinsellikte esas olan başarıdır ve çok önemlidir.
Cinsellikte esas olan başarıya endekslenmek yerine partnerlerin almış olduğu haz ve hazza odaklanmaktır. Başarı endeksli bir cinsel yaşantı kişiyi performans anksiyetesine itecek, cinsel yaşantının dinamiği değişecektir.
Cinsellik doğuştan gelen içgüdüsel bir dürtüdür, yeni ve keşfe dair şeyler barındırmaz ve sonradan öğrenilmez.
Cinsel davranışlarımızın içgüdüsel ve biyolojik bir tarafı olmakla beraber, cinselliğin davranışsal boyutu tamamen öğrenmeyle alakalıdır. Cinsel yaşantıya dair öğrenilen her yeni bilgi ve edinilen cinsel yaşantı becerileri kişilerin cinsel yaşantıdan alacağı hazzı artıracaktır.
Cinselliğin esas neticesi orgazm olmaktır. Kişi orgazma ulaşınca cinsellik sonlanır.
Orgazm amaçlı bir cinsel yaşantı, ruhsal ve bedensel doyumu öteleyen, hazdan yoksun bir birlikteliği getirecektir. Esas amaç hazza odaklanıp bedensel ve ruhsal doyumun peşine koşmaktır.
Cinsellik penis ve vajina ilişkisinden ibarettir.
Cinsellik kavramını sadece penis ve vajina birlikteliğinden ibaret gören bu yanlış inanış, ön sevişme ya da cinsel oyunlar olmadan penis ve vajina birlikteliğine bireyi yönlendirip kadınlarda orgazm ve uyarılma sorunlarına neden olmaktadır. Cinselliğin sadece nesil sürekliliğini esas alan bir eylem olarak da algılanması neticesinde bu mit ortaya çıkmıştır.
İlk cinsel ilişki kadınlar için çok acı vericidir.
Bu yanlış inanış çok canlar yakmıştır. Özellikle ülkemizde çok yaygın görülen vajinismus sorunun temel nedeninden biri olarak görülen abartılmış ilk gece hikâyeleri bu düşünceden beslenmektedir. Cinsel ilişki hiçbir zaman acı verici bir durum değildir. Biyo-psiko yönden hazır olunduğu takdirde kesinlikle acı söz konusu olmaz. Cinsel birleşmede de esas olan hazır olmak ve aceleci davranmamaktır. İlk geceye dair bu düşünce tamamen bireylerin bilgisizliğinden ve eğitimsizliğinden kaynaklanan bir durumdur.
Erkek cinselliği her daim hazır ve isteklidir.
Cinsellik, gündelik ruhsal yaşantımızla alakalı stres heyecan vb. durumlardan etkilenebilen bir kavramdır. Bu yanlış inanış erkeğin omuzlarına bir yük yüklemekte ve erkeği kaygıya sokmaktadır. Esas olan uygun ideal koşulların biyo-psiko yönden oluşmasıdır. Aksi takdirde geçici sorunların yaşanması çok olağan karşılanmalıdır. Bu mitin egemen olduğu zihinlerde yoğun bir performans kaygısı yaşanacak olup kaygının tekrarı neticesinde sorun kemikleşecektir.
Erkek kimliğinin tescili sık sık cinsel ilişkide bulunmaktır.
Erkeğe dair bu beklenti, evlilikleri ya da cinsel birliktelikleri sıkıntıya sokabilen birtakım çatışmaların yaşanmasına neden olur. Cinsel aktivite hiçbir zaman bir kimlik gösterisi şeklinde algılanmamalıdır. Cinsel ilişkinin sıklığı istek düzeyiyle alakalıdır. Herhangi bir ölçüsü yoktur.
Erkek cinselliği kadına oranla daha basit ve yalındır; kadın cinselliği karmaşık ve komplikedir.
Bu mitin yansıması; erkeklerin cinselliği çok iyi bileceği ve bunu sık sık yapması gerektiği düşüncesini kemikleştirmekte ve erkeği baskı altına almaktadır. Oysa cinsellik erkeğe ve kadına mâl edilmeden kavramsal olarak keşfedilmelidir. Her iki cinsin de cinsel yaşantısı basite indirgenmemelidir.
Erkeğin cinsel ilişki esnasında ereksiyon sorunu yaşaması eşini çekici bulmuyor demektir.
Gerek gündelik yaşantımızda gerek cinsel yaşantımızda yaşanılan gündelik sorunlar organik nedene dayanmıyorsa ruhsal yaşantımızın bir uzantısı demektir. Cinsel yaşantımızdaki verim, biyo-psiko yaşamımızdaki hazır oluşla alakalıdır. Stres, heyecan, gerginlik vb. diğer sorunlar erkeğin bazen sertleşme, erken boşalma, cinsel isteksizlik gibi sorunları yaşanmasına neden olabilir ve bu çok olağandır. İlişki durumu ve eşin çekiciliği ile ilişkilendirilmemelidir.
Erkekler duygularını belli etmezler.
Erkeğin günlük yaşamındaki olumsuz birtakım duyguların neticesinde biyo-psiko yönden hazır olmama ve cinsel isteksizliğin eşlik ettiği başarısız bir cinsel deneyim erkeğin kendini daha da kötü hissetmesine yol açabilir. Esas olan, cinsel paylaşımdan önce duygusal paylaşım ve iletişimdir.
Erkek cinselliği için mutlaka ereksiyon gereklidir.
Bireylerin ruhsal ve bedensel yönden hazzı amaçlayan her davranışı cinselliktir diyebiliriz. Gerek erkek gerek kadın için cinselliği herhangi bir eylem ile eş tutmamak gerekir. Esas olan bedensel ve ruhsal olarak yaşanılan haz ve doyumdur. Kişiler cinselliği olağan akışı içinde yaşamalı, performans kaygısına itecek düşüncelerden uzak durmalıdır.
Erkeğin penisi sertleştiğinde hemen boşalmalıdır.
Bu yanlış inanış, birçok erkeğin sıklıkla yaşadığı erken boşalma sorununu tetikleyen düşüncelerden birisidir. Penis sertleştiğinde hemen vajinal ilişkiyi başlatma düşüncesi, sertleşmenin kaybolacağı ve vajinal birlikteliğin yaşanamayacağı korkusunu tetikler ve sonuç olarak boşalmayı hızlandıran zihinsel süreçler devreye girer ve bir an önce kişi boşalır. Burada erkek yoğun bir endişe ve suçluluk duygusu yaşar. Burada esas olan birtakım yanlış inanışların etkisinde kalmayıp cinsel aktiviteyi acele etmeden sürdürmektir.
Erkek cinsel ilişki esnasında başka bir şey düşünürse daha geç boşalır.
Özellikle erken boşalma problemi yaşayan erkeklerin başvurduğu bir yöntemdir, hatta bu durum cinsel ilişki esnasında sapkın düşüncelere kadar gitmektedir. Boşalma, kontrol edilebilen aynı zamanda öğrenilebilen bir reflekstir.
Erkekte penis boyu çok önemli ve cinsel haz ile doğru orantılıdır.
Öteden beri, erkekte var olan büyük bir penis iktidarın, gücün ve erkek kimliğinin en büyük simgesidir. Onun içindir ki sertleşme problemi yaşayanlar yanlış bir şekilde iktidarsız olarak tanımlanırlar. Çok eskilere dayanan bu yanlış düşünce günümüzde bile hâlâ varlığını korumakta, pornografik yayınlar da bile karşımıza çıkmaktadır. Kadının ancak büyük bir penisle orgazma ulaşacağı, kadınların tatminin büyük bir penis ile mümkün olacağı düşüncesini beslemektedir. Bu durum hiç de düşünüldüğü gibi değildir, aksine büyük penis kadınlara daha çok acı ve rahatsızlık verir. Cinsel ilişkide alınan hazzın ve duyulan tatminin penis boyuyla herhangi bir alakası yoktur. Esas olan cinsel bilgi ve beceridir.
Cinsel içerikli konuşma, sarılma, öpüşme, dokunma gibi cinsel aktiviteler, penis vajina birlikteliğiyle son bulmalıdır.
Cinsel birliktelik öncesi bu yanlış inanca şartlanmış bireyler yukarıda saydığımız ve benzeri durumlardan kendini mahrum bırakırlar. Cinselliği herhangi bir tanıma sığdırmadan doğru olan her boyutta yaşamasını bilmektir. Cinselliğin içinde yaşanılan her aktivite diğerine nazaran önemli ve olması gerekendir.
Cinsellik her iki tarafın aynı anda orgazma ulaşması demektir.
Bu yanlış inanış, cinsel ilişki esnasında orgazm problemi yaşayan partnerin yetersizlik duyguları yaşamasına neden olacaktır. Cinsel ilişki esnasında orgazm, deneyimle ve öğrenme ile alakalıdır.
Cinselliğin değişmez kuralları vardır.
Cinsellik herhangi bir kurala indirgenmemiştir, yaşantıya dair herhangi bir kural yoktur, kişiden kişiye değişiklik gösterir ve her bireyin cinsellikten beklentisi farklıdır.
Cinsel heyecanın sürekli tırmandığı iyi bir sevişme orgazmla sonuçlanmalıdır
Tahrik ve heyecan seviyesi ne düzeyde olursa olsun başlatılan her bir sevişmenin orgazm ile sonuçlanacağı kuralı yoktur, sonuçlanması kadar sonuçlanmaması da olağandır ve normal görülmelidir. Aksi takdirde hayal kırıklığı ve yetersizlik duygusu ile sonuçlanır ve sürekli tekrarlanması durumunda cinsel sorunlara yol açabilir. Orgazmı amaç edinmek yerine, ruhsal ve bedensel noktada doyum amaçlanmalıdır. Orgazm kişiden kişiye değişiklik gösterir ve farklı algılanır…
İlk cinsel birleşmede kan gelmezse kız bakire değildir.
Bu yanlış inanışın toplumuzda çok üzücü sonuçları olmuştur. Kızlık zarı bazı kadınlarda son derece esnek bir yapıya sahip olup defalarca ilişkiye girilse de kanama olmaz. Yapılan çalışmalar %30 oranında kadınların esnek kızlık zarı yapısına sahip olduğunu gösteriyor. Bazı kızlık zarlarının da esnek olmamasına rağmen dokularında damar olmaması nedeniyle kanamanın olmaması görülmektedir ve bu çok normaldir.