Türk Sanat Müziğine Dair – Zekai Tunca

Zekai Tunca kimdir? Kendinizi nasıl tanıtırsınız? Biraz kendinizden bahseder misiniz?
Ben kendimi; ne yaparsam şu kadar para kazanırım hesabıyla değil de gönül dünyamdan gelen coşkuyla bir şeyler üretmeye çabalayan, hayat referansı gönül olan bir müzik adamı olarak görürüm. Bazı insanlar borsayı takip ederken, altın fiyatları ile meşgulken, paramı nereye yatırırsam ne kadar kazanırım hesabıyla uğraşırken ben kendimi “Şuradaki ses ‘Re’ mi olsun ‘Do’ mu olsun?” diye çabalayan bir adam olarak tanımlarım. Mesleki teknik yüksek öğrenim görüp teknik öğretmen olarak yetişmeme, dört yıla yakın öğretmenlik yapmama rağmen, vazgeçemediğim müzik hobim iken sonunda mesleğim de oldu ama hiçbir zaman tam bir profesyonel katılığında olamadım. Müziğin keyfi, alkışın saadeti kazanç hesaplarımın önünde oldu hep. Şükürler olsun hayatımı da kazandım ama asıl kazancım; sevgi, saygı ve itibar olmuştur. Bunun için kendimi zengin addederim.

İş hayatınızla aile hayatınız arasındaki dengeyi koruyabiliyor musunuz?
Bizim meslekte, ne kadar gayret etseniz de ailenizle, çocuğunuzla ilgilenmeniz çok zordur. Bütün hassasiyetime rağmen benim de eksiklerim olmuştur. Bunu da büyük ölçüde kapatan eşimdir. Bir örnek vereyim. Eşim bir bankada müdür iken Ankara dışında çalışması icap etti. Benim geceli gündüzlü sahne, radyo-TV çalışmalarımdan dolayı lisede okuyan oğlumla ilgilenemeyişim, altı ay içerisinde onu sınıf birinciliğinden altı zayıflı bir duruma düşürdü. Baktık ki olmayacak, eşim işinden ve kariyerinden vazgeçti de çocuğu kurtardık.
Belki başka meslek dallarında da bu sıkıntı yaşanıyordur. Ama kişinin ailesiyle ilgilenmesini en çok zorlaştıran çalışma alanları; müzik, tiyatro, sinema gibi yerine getirilmesi insanın istemi dışında olan iş sahalarıdır. Bu mesleklerde çalışan kişiler anne de olsa baba da olsa evinde oturup eşiyle çocuğuyla ilgilenen bir kişi kadar ailesine ve yakınlarına sahip çıkamaz. Yakınlarınızın acı tatlı günlerini layıkıyla paylaşamazsınız.

Müziği, toplumu değiştiren bir etken olarak görüyor musunuz?
Gayet tabi. İnsanların oturuşuna kalkışına, sokaktaki hâline, trafikteki hızına bakıp ne tür müzik dinleyebileceğini tahmin edebilirsiniz. Tersinden düşünürsek insanların dinlediği müziğe bakıp davranış biçimini tahmin edebilirsiniz. Üreticiler ve müzik sektörü “Ne yaparsak faydalı olur, ne yaparsak zararlı olur?” anlayışının dışında “Ne yaparsak daha çok satarız?” hesabı güttükleri için, maalesef son zamanlarda, yeni nesil üzerinde müziğin etkilerinin çok olumlu olduğunu söyleyemeyiz. Bu sonuçları çeşitli türlerdeki konser ve etkinliklerde, dinleyici veya seyirci tavırlarındaki farklılıklarda medya vasıtasıyla görmekteyiz.

Türk Sanat Müziği gençlere ulaştırılabiliyor mu?
Zaman zaman 1990’dan evvelki parçalar gençler arasında gündeme gelmekte. Bu şarkıları, bu sanatın bunca ustası da hâlâ çalıp söylemekteyken, popçu bir arkadaş söylediğinde veya bir dizide geçtiğinde tekrar moda olmaktadır. Bunun sebebi de o arkadaşın medyadaki avantajı, doğrudan çocuklara ve gençlere ulaşıyor olması, kliplerdeki görsel cazibe ve dizilerin de izleyici kitlesinin genişliğidir. Biraz başı gözü yarılarak çalınıp söylenmesinin dışında bu hayırlı da sayılabilir. Ancak gençlere tekrar ulaştırılabilen, bu müziğin yeni ürünleri ve yeni tatları değil, tanıtım masrafı ve zahmeti istemeyen 1990 öncesinin bilinen şarkılarıdır. Dolayısıyla Türk müziğinin devamına katkı sayılması tartışılır. Özel TV ve radyolar döneminde Türk Sanat Müziği tarzında gündeme gelebilmiş şarkı sayısı 3-5 tanedir. Bununla beraber, şahsen konserlerimde, ilgiyle dinleyen çok sayıda gencimizi görmekteyim. Bu gözlemim bana, gençlerimizi doğru okuyamadığımızı, onlara haksızlık edildiğini düşündürür hep.

Peki, bunda medyanın eksikliği var mı?
Medyanın seçimi ticaridir ve kendince de haklıdır. Türkiye’nin nüfusunun yarısından çoğu genç nüfustur. Bu da büyük bir pazar demektir. Bu pazar hem yerli hem de yabancı kaynaklı müzik sektörünün hedefidir. Ticari bir sektör de sanattan ve kültürden sorumlu değildir. Bu sorumluluk kamu kuruluşlarınındır.
Katıldığınız etkinliklerde, konserlerde gençlerin ilgisini nasıl görüyorsunuz?
Diğer sanatçı arkadaşlara yavrularımızın ilgisi ne durumdadır onu bilmiyorum. Ancak ben gençlerimizin ilgisinden memnunum. Konserlerimde, gençler kendilerinden daha yaşlı olan en az 4-5 şarkımı benimle beraber söylüyor, istekte bulunuyorlar. Ben bunun mutluluğunu yaşıyorum.
Bu arada bir hatıramı paylaşmak isterim. İlkokul çağlarında bir çocuk ve yanında da ailesi var, bir yerde karşılaştık. Ailesi çocuğa beni anlatmaya çalışıyor; işte bu amca çok önemli, çok ünlü bir sanatçı diyor, ama çocuk boş boş bakıyor. Tanıdın mı bak bu amcanın ismi “Zekai Tunca” diyor, çocuk yine boş boş bakıyor. Bu arada araya girdim ve çocuğa “Seni görmek imkânsız rüyalarım olmasa” şarkısını biliyor musun dedim. Çocuk, evet ben onu biliyorum dedi. Peki “Gülü susuz seni aşksız bırakmam” şarkısını biliyor musun diye sordum. Çocuk, evet onu çok iyi biliyorum dedi. Peki “Beni böyle bırak git gidebilirsen” şarkısını biliyor musun dedim. Çocuk, tabii onu da biliyorum deyince “İşte ben o kişiyim.” dedim ve çocukla tanışmış olduk. Bazı konularda, kuşaklar arasındaki derin bakış farklılıklarına rağmen bu müziğin hâlâ dinleniyor olması umut verici.
Ayrıca geçlerimizden e-mail gelir, duygularını düşüncelerini ifade ederler. Bu mesajlardan çok dikkatimi çeken birini okuyucularımızla paylaşmak istiyorum. On sekiz yaşında bir gencimiz şöyle diyor: Bu müziği sizin “Gülü susuz seni aşksız bırakmam” şarkınızla fark ettim. Bugüne kadar bu müziği fark etmemiş olmaktan utanıyorum! Bu e-mail’i hâlâ saklarım. Hatta öyle ki klip çekmediğim şarkılarıma, bilgisayar ortamında klip yapıldığını görüyorum. O nasıl bir gönül vermedir, nasıl bir sevgidir aklım ermiyor…
Bazen üniversitelerde konserlerim oluyor. Bakıyorum, arkadaşına takılıp gelen pek de konsere ilgisi gözükmeyen gençler görüyorum. Ancak bir de bakıyorsunuz ki bu gençler konseri sonuna kadar dinliyor ve kulise gelip bir de fotoğraf çektiriyor. Üniversitelerdeki etkinlikleri gençlere ulaşmak için önemli bir fırsat olarak görüyorum. Bizim unutulup unutulmamamız önemli değil. Önemli olan bu müziğin, bu kültürün unutulmamasıdır.

Türk Sanat Müziği ile diğer müzikler arasında nasıl bir değerlendirme yaparsınız?
Batı müziğindeki çok sesli derinlemeye karşılık Türk müziği makamsal, melodik usûl zenginliğiyle yaşaya gelmiştir ve yaşayacaktır. Batıdaki tabiat ve olay tasvirleri karşısında, Türk müziğinin insanı en iyi anlatan SÖZ unsuru da büyük zenginliktir. Çağa uygun olarak, sözlerde eski edebi derinlik biraz aşınmış, modernize amacıyla, kullanılan makam ve usûl sayısı azalmış, batı esaslı çalgılarla otantizmi değişmiş olsa da dünyada en kendine has müziklerden biri olmayı sürdürmektedir. En övünülecek özelliği; tedavi ediciliği ve terbiye ediciliğidir.

Bu mesleğin zorluklarına dair neler söylemek istersiniz?
Cumhurbaşkanının yerine Meclis Başkanı vekalet edebilir, Başbakanın yerine yardımcısı bakabilir, ama bir sanatçının vekili olmaz. Örneğin söz verdiğiniz bir program öncesi hastalanabilirsiniz. Ancak telefon açıp “Ben hastayım gelemiyorum.” diyemezsiniz, bu bir sanatçı mazereti olarak algılanır. Çevre geniştir, elhamdülillah. Acı günlerin, tatlı günlerin gereklerine yetişmek güçtür. Kültürel ya da yardım amaçlı etkinlikler mazaret kabul etmez. Sonuç; dargınlık, kırgınlık… Yaman profesyonel üçüncü şahıslar ve her zaman dürüst işlemeyen iş ilişkileri… Bütün bunları aştıktan sonra sahne stresi, kusursuz olma gerilimi… Ayrıca katıldığınız program bin kilometre mesafede bir yerde de olabilir. Bir programa gidip gelmeniz bazen sizin 2-3 gününüzü alır.

Türk Sanat Müziğini canlı dinlemek gerçekten bir başka… Yeni nesil bu müziğin kültürel dinamiğinden bugün yoksun diyebilir miyiz?
Elbette, çok doğru. Bakın, festivaller gibi etkinliklerin baş unsuru Türk müziği idi eskiden. Bu etkinlikler bu müziğin halkla buluşması açısından oldukça önemliydi. Magazinel birkaç isim dışında festivallerden Türk müziği kalktı artık. Halk müziği alanında da yine magazinel olan birkaç isim vardır ama ağırlık pop üzerinedir. Anne babaların aralarında adeta ezileceği genç kalabalıklar; ıslıklarla, çığlıklarla kültür ve sanat (!) festivalleri yaşamaktadır. Bu da halkın kitleler hâlinde toplandığı mekânlara Türk müziğinin ulaşamaması demektir. Bu arada İstanbul başta olmak üzere bazı belediyelerin gerek kültür merkezi, gerekse açık hava halk konserleri şükrana değer. Bu etkinlikler halkımızın canlı Türk müziğiyle bağının devam etmesi açısından oldukça önem arz ediyor.

Sanat ve ahlak ilişkisini herkes kendi bulunduğu zaviyeden değerlendiriyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Benim ve benim gibi olanların bir şansı vardı, devletin radyosu ve televizyonu. Onun için TRT kurumunu seçtim ve bu kapıyı çok çaldım. Binlerce kişi arasından sınavla seçildim. Bizimle beraber bu kuruma giren ama yapısı farklı olan, memur kalıbına sığmayan arkadaşlar daha sonraları TRT’den ayrılmışlardır. Tabii bunu kötü anlamda söylemiyorum. Daha bağımsız, daha atak arkadaşlar özel gayretleriyle serbest piyasada isim olmuşlardır ve çok da iyi isimler vardır içlerinde.
Bugünkü müzik piyasasında geleneksel müziklerle, Türk müziğiyle yıldız olmanın mümkün olmadığı şu ortamda yıldız olmanın bir tek koşulu var: Özel hayatın göz önünde olmasından rahatsız olmamak. Çok iyi müzik yapmanıza, çok iyi beste yapmanıza, çok iyi sanatçı olmanıza gerek yok. Bunlar ikinci plandadır, kendinizden nasıl bahsettireceğiniz önemlidir. Haber olmanız lazım. Halkın yaşam tarzının dışında bir şeyler yapıp merak uyandırmanız lazım; kavgalar, dövüşler, iftiralar, ölçü dışı ilişkiler… Bütün bunlar göz önüne alındığında diyebilirim ki TRT yolu olmasaydı ben bugün bu müzikte yoktum.

Gününüz nasıl geçiyor?
Genelde işimle uğraşırım; beste yapmak, stüdyolarda mükemmeli aramak, konserler, radyo ve televizyonlara konuk olarak katılmak… Vakit öldürmeye kıyamam. Günlerini boş boş geçiren insanları hiçbir zaman anlayamamışımdır. Örneğin bir masa başında saatlerce oyun oynayarak vakit geçirmeyi ‘zaman katliamı’ olarak görürüm. Zaman benim için çok değerlidir. Bir şey yapmadan geçirdiğim bir saat bana çok yanlış olarak gelir. Hep bir şey üretmeliyimdir.

Yeni çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
İçinde iki tane yeni şarkımın ve eski albümlerden bazı eserlerin olduğu bir albüm bugünlerde çıkacak.

Bu güzel sohbet için size çok teşekkür ediyoruz…
Unuttuğum çok şey olabilir, okuyucularımız bu kadarını kabul buyursunlar. Dergide bizim sayfamızı okuyan dostlarıma şimdiden çok teşekkür ediyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.