Spor Psikolojisi ve Performans Geliştirme / Spor Psikoloğu Osman Urfa

63-sporSporda duygu ve aklın yönetimi ne demektir? Hayatın içinde amatör bir ruhla çalışan insanların uygulayabileceği, can alıcı başlıklardan bahsedebilir miyiz? Yüzme, yürüyüş, futbol, basketbol, fitness dâhil her spor dalı için ortak temel pratik bilgiler var mı?

Duygu ve akıl sürekli olarak birbirini etkileyen durumlardır. Bu sadece sporcular için değil tüm insanlar için böyledir. Tabi ki sporcular için ayrı bir önemi vardır. Çünkü sporcularda “performans” beklentisi vardır. Performansını en üst seviyede müsabakaya yansıtmak durumundadır. Bunun için de duygu ve düşüncelerini yani aklını yönetebilmelidir. Mesela bir basketbolcu düşünün, maçın son saniyesinde serbest atış kazandı, atarsa takımı kazanacak. Rakip taraftarlarının gürültüsü, dikkatini dağıtmaya yönelik çalışmalar, oyuncunun kendisi ve omuzlarına binen sorumluluk, zihninden geçen “atabilecek miyim, önceki pozisyonda atamamıştım, ya kaçırırsam, yarın haberlere düşerim” gibi yüzlerce düşünce oyuncunun zihninde sadece birkaç saniye içinde geçebilmektedir. Sporcunun bu baskı ile baş etmek, kaygı ve heyecan yaşamamak için duygu ve düşüncelerini yönetebilmesi gerekmektedir. Mesela kaygı seviyesi arttıkça, kaslarındaki gerilim artacak, sporcunun yapacağı atış bozulacak ve kaçırma olasılığı artacaktır. Bunu 1.ligde oynayan sporcularda, milli sporcularda ve hatta olimpiyat sporcularında bile gözlemlemekteyiz. Çalışmalarımızda bu durumla baş etmek için farklı tekniklerden yararlanıyoruz.

Aslında başta da dediğim gibi tüm insanlar için önemli bir beceridir duygu ve aklın yönetilmesi. Mesela sağlıklı yaşam veya zayıflamak için egzersize, yürüyüşe başlayan insanların büyük çoğunluğunun kısa bir sürede bıraktığını gözlemliyoruz. Bir anlık hevesle başlıyorlar ve çabucak sıkılıyorlar. Oysa duygu ve düşüncelerini yönetebilen bir insan anlık hevesler yerine gerçekçi hedefler uğruna hareket eder. Bu da zaten en kaliteli motivasyon kaynağıdır.

Yaşamda ve sporda başarının zihinsel dinamiklerine dair neler söylemek istersiniz? Temel kurgu motivasyon mu?

Yaşamda ve sporda başarıya ulaşmanın bazı noktalarda farklılaştığını düşünüyorum. Yaşamda başarının ölçütü çok basittir bence, o da “mutlu olmak”. Bireyler mutlu oldukları işi yapmalı, mutlu oldukları kişilerle birlikte yaşamalıdır. Bunu engelleyen durumlarla ise uygun şekillerde baş etmelidir.

Sporda başarıda ise durum biraz farklıdır. Sporcunun en iyi performansını sergilemesini istiyoruz ve bunu sınırlı bir süre içinde yapmasını istiyoruz. Bir futbolcu düşünün antrenmanda çok iyi, çok yetenekli ama maça çıktığı zaman bunları sergileyemiyor. 90 dakika içinde bunu yapamadığı zaman da sporcunun başarısız, yeteneksiz olduğu söyleniyor ve belki de bir daha ilk 11’de şans bulamıyor. Bunların hepsini yönetebilmesi ve yeteneğini en iyi şekilde sergileyebilmesi için ilk konumuzda dediğimiz gibi duygu ve düşüncelerinin farkında olması ve yönetebilmesi gerekiyor. Bunun yanında motivasyonun yüksek olması, konsantrasyon seviyesinin yüksek olması, kaygı ve stres durumlarını yönetebilmesi ve aslında hepsiyle bağlantılı olan psikolojik sağlamlığın olması gerekmektedir. Psikolojik sağlamlık benim çok fazla önem verdiğim kavramlardandır. Dediğiniz gibi motivasyon önemli bir değişkendir, fakat tek başına asla yeterli değildir. Ülkemiz sporunda çok yanlış anlaşılan bir kavramdır bu. Sporculara motivasyon konuşması yapıldığı zaman sporcuların psikolojik olarak hazır olduğu zannediliyor. Oysa konsantrasyon, kaygı, stres, öfke kontrolü, psikolojik sağlamlık, duygu ve düşüncenin yönetilmesi gibi birçok psikolojik beceri vardır.

Papua Yeni Ginelilerin söylediği gibi “Kaslara geçmeyen bilgi yalnızca bir söylentidir.” temel ilkesinden, sportif uygulamalarda neleri öncelememizi söylüyor?

Bu söz, yapılacak çalışmaların benimsenmesi ve bunun bir özellik haline gelmesini vurguluyor. Spor psikolojisi çalışmalarında çok önemli bir ilkedir bu. Bir sporcunun konsantrasyon seviyesini arttırmak istediğini düşünelim. Elbette ona birçok konsantrasyon geliştirici çalışmalar yaptırıyoruz, konsantrasyonu bozan zihinsel süreçleri ortaya çıkarıyoruz ve bunlar üzerinde çalışmalar planlıyoruz. Bunların hepsi bir süreçtir. Sporcu sabırla çalışmaları düzenli olarak yapmalı ve artık tüm çalışmaları eksiksiz olarak yapana kadar devam etmelidir. Bu şekilde artık “bilgi kasa geçiyor” ve otomatik olarak gerekli olduğu zaman kullanılabiliyor. Ülkemizin bu konuda da fazla ileri seviyede olduğunu söyleyemeyeceğim. İnsanlarımız çabucak sonuç görmek istiyorlar. Çalışmak, çabalamak, gelişmek için emek harcamak yerine hemen birkaç teknik öğrenip sorunu halletmek istiyorlar. Oysa üst düzey başarı için üst düzey bir emek harcanması gerektiği unutuluyor.

Fizik, teknik ve taktik çalışmaları, sporcunun performansını maksimum seviyeye taşımaya yeterli midir?

Bu konuda yapılmış bilimsel araştırmalar var. Sporcuların fiziksel antrenmanlar, teknik ve taktik çalışmalarla performanslarının en fazla %70-75’ini gösterebildiklerine dair. Bu oranı arttırmak isteyen sporcuların ise 2 yolu vardır. Birincisi doping kullanarak spor ahlakının dışına çıkmak; ikincisi ise zihinsel antrenmandır. Zihinsel antrenman yardımıyla sporcular yaptıkları spor için gerekli olan zihinsel becerileri geliştirebilmektedirler. Zaten bu 4 faktörü de (fiziksel antrenman, teknik, taktik, zihinsel antrenman) uzmanlarla çalışarak geliştiren sporcular dünya üzerinde herkesçe tanınan sporcular haline geliyor.

Sporcunun psikolojisini artırmak için yapılan çalışmalar neleri kapsamaktadır?

Sporcuların kendi bireysel özelliklerine ve yaptıkları spor branşına göre birçok psikolojik beceriye sahip olmaları gerekmektedir. Mesela bir yüzücünün veya masa tenisi oyuncusunun çok iyi konsantrasyona ve çok iyi bir imgeleme yeteneğine sahip olması gerekir. Bu o branşın gerektirdiği bir özelliktir. Takım sporcularına baktığımız zaman ise takım ruhu, iletişim, algı yönetimi gibi farklı beceriler devreye girmektedir. Bu yüzden sporcularla çalışmalara başlamadan önce çok iyi bir analiz yapmamız gerekiyor. Sporcunun özellikleri neler, yaptığı sporun gerektirdiği özellikler neler ve sporcuda bu özellikler ne ölçüde var. Bu süreç iyi bir şekilde analiz edildiği zaman üzerinde durulması gereken beceriler ortaya çıkıyor.

Spor psikologlarının yönlendirmeleri sürekli mi olmalı yoksa sporcunun performansındaki dalgalanmalara göre mi müdahale edilmeli?

Psikolojik çalışmalar ne kadar düzenli olursa o kadar verimli olacaktır. Hatta sporcuda sorun gözlenmeden önce önleyici çalışmalar yapılmalıdır. Bizde sorun ortaya çıktığı zaman çözüm aramaya çalışmak gibi bir yanlış uygulama var. Bu durumda zaten yapılacak çalışmanın etkisini gözlemek zaman alacaktır. Uluslararası düzeyde başarılı kulüplere baktığımız zaman altyapılarda bu işe yoğunlaşmaktadırlar. Bizim de federasyonlar çapında bu işe önem vererek profesyonel çalışmalara yönelmemiz gerekiyor. Ancak bu sayede dünya çapında başarılı sporculara sahip oluruz. Mesela yaz aylarında olimpiyatları seyrettik, altın madalya alan sporcu sayımız sadece 1, toplam aldığımız madalya sayımız ise 8, bunun da 5 tanesi ata sporumuz güreş. Hepsini tek tek açıklamayayım fakat çoğu müsabakadan zihinsel faktörlerden dolayı elendik. Mesela kadın basketbol takımımızın İspanya’ya elendiği maçı inceleyelim. Maçı tamamen hak etmemize ve son saniyeye kadar üstün olmamıza rağmen son saniye basketiyle elendik. Tamamen zihinsel faktörlerin etkisi vardı. Zaten takımlarımız diğer konularda çalışıyor.

Yarışmalardan, müsabakalardan önce hemen önce sporcuların psikolojisinin maksimum olması gerekiyor, maçtan hemen önce sporcuları nasıl yönlendiriyorsunuz, onları maça nasıl hazırlıyorsunuz?

Genellikle maç öncesi konuşmaları antrenörlerimiz yapıyor. Biz de gerekli gördüğümüz durumlarda devreye girerek gerekli çalışmaları yapıyoruz. Özellikle uyarılmışlık seviyesini arttırma veya azaltma konularında çalışmalar sıklıkla üzerinde durduğumuz konulardandır. Yani bazı müsabakalarda sporcular gergin olurlar ve bu şekilde sahaya çıkmaları performanslarını olumsuz etkileyebilir; bazı müsabakalarda ise çok rahat olurlar bu da istediğimiz bir durum değildir. Bu gibi durumlarda sporcuların uyarılmışlık seviyesini arttırmaya ya da azaltmaya yönelik çalışmalar yapıyoruz. Fakat dediğim gibi spor psikolojisinin asıl çalışması antrenmanlarda, hazırlık döneminde olmalıdır. Bu hazırlık aşamasını iyi bir şekilde atlatan sporcular zaten maçlardan önce neler yapması gerektiğini öğreniyorlar. Gerekli durumlarda ise devreye girebiliyoruz.

Sporcuyu nasıl gözlemliyorsunuz? Sporcunun iç dünyasını anlamak için neler yapıyorsunuz?

Sporcu ile yaptığımız görüşmeler, uyguladığımız testler sporcu hakkında epey bilgi veriyor. Bunların yanında benim en sevdiğim gözlem biçimi ise sporcunun müsabakasını izlemek. Bu sayede sporcunun birçok özelliği hakkında fikir sahibi oluyorum. Kaygı, stres durumu, baskıya dayanabiliyor mu, konsantrasyonu sağlayabiliyor mu ve maç boyunca koruyabiliyor mu, öfke problemi, motivasyon seviyesi gibi birçok psikolojik özelliğini müsabakayı izlerken gözlemleyebiliyoruz. Tabi bu gözlemler tek başına yeterli değil başta da dediğim gibi yapılan görüşmelerle ve uygulanan psikolojik testlerle bu gözlemlerin desteklenmesi gerekiyor.

Gereksiz görülen kartlar, hakeme gereksiz itirazlar, gereksiz yapılan fauller var futbolumuzda. Bunları neye bağlıyorsunuz?

Bunların hepsi maça zihinsel olarak hazır olmamaktan kaynaklanıyor. Sporcu öfkesini kontrol edemiyor ve performansını olumsuz yönde etkileyecek şekilde diyaloglara giriyor. Bu öfke kontrolü toplumsal olarak da kanayan yaralarımızdan. Mesela geçen yıl yaşadığımız bir olay var. 1.ligten bir oyuncumuz hakeme yaptığı bir hareketten dolayı şehirde kahraman ilan edildi. Bu durum genç sporcularımıza da olumsuz örnek oluşturuyor. Sporcular hakemin de bir insan olduğunu ve hatalar yapabileceğini kabullenmesi gerekiyor. Tabi sadece sporculara değil, bu noktada antrenörlere, kulüp yöneticilerine büyük görev düşmekte. Bizler spor psikoloğu olarak sporcuları bu durumlara hazırlamaya çalışıyoruz. Stres aşılama eğitimleri, zihinsel oyun planları gibi birçok tekniğimiz var. Bunlar, sporcularımızın bu şekilde istenmeyen durumlarla baş etmeyi öğrenmelerine yönelik teknikler. Sporculardan ve spor kulüplerinden tek isteğimiz üst düzey başarı ve üst düzey sporcu yetiştirmek için zihinsel çalışmaların değerini anlamaları.

Einstein’ın çok sevdiğim bir sözü vardır “Sürekli aynı şeyi tekrarlayarak farklı bir sonuç beklemek aptallıktır.” diye. Bizler de artık ülke olarak bizi başarıya götürmeyen teknikleri bırakmamız gerekiyor. Olimpiyatlarda aldığımız madalya sayısını belirttim. Artık geleneksel yöntemler yerine spor psikolojisi gibi bilim dallarından yardım alınması gerekiyor. Dünyada yıllardır kabul gören ve istikrarla uygulanan bu çalışmaların ülkemizde de yaygınlaşmasını istiyorum. Bu konuda çalışmalar yapmaya çalışıyoruz ve umarım ilerleyen günlerde daha etkili adımlar atılır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.