Olimpiyatlarda Güreş Neden Yok? / Mahmut Demir

gonul-23-mahmut-demirMahmut Demir… Şimdilerde aşağı yukarı her Amasyalının ‘Bizim şampiyon’ diye gurur duyduğu bir Anadolu delikanlısı.
Pehlivan bir babanın oğlu olarak 1969 yılında Suluova’nın Dereköy kasabasında doğdu. Babası gibi pehlivan olmayı kafasına koyunca, Amasya asfaltına ininceye kadarki yedi kilometrelik çamurlu yol ona vız geldi. Bu yolu hergün gidip gelen Mahmut Demir, Amasya’daki güreş idmanlarını yeterli görmeyip dağlarda kütüklerle antrenman yaptı, emeğinin karşılığını da Türkiye’ye çok sayıda altın madalya kazandırarak aldı. Bir zamanlar Amasya Tankı olarak da anılan Demir’in 13 yıllık güreş hayatı boyunca 15 Türkiye, 1 Balkan, 5 Avrupa, 1 Akdeniz, 3 Dünya, 1 Olimpiyat ve 1 de Cihan şampiyonluğu var. Herkes onu, her şampiyon oluşunun ardından duygu seline kapılıp hüngür hüngür ağlamasından ziyade, 1994 yılında İstanbul’da düzenlenen Dünya Şampiyonası’nın final müsabakasında ABD’li rakibini yendikten sonra üstüne oturup sevinç çığlıkları atmasıyla tanıyor.
Mahmut Demir… O sadece bir dünya şampiyonu değil, bizce tüm sporculara örnek olacak bir kişilik, bir şahsiyet. Mütevazı kişiliği, güler yüzü, sıcakkanlılığı, misafirperverliği, insanlara verdiği değer, okumaya, yeni şeyler öğrenmeye, bilgili ve kültürlü olmaya iştiyakı, kendisine olan özgüveni, onca başarıların şımartmadığı, başarılarla büyüyen ama büyüklenmeyen bir insan. Vatan, millet sevgisiyle, her şeyden önce insan sevgisiyle dolu içi… Bunu hemen fark ediyorsunuz. Bu sevgisi siyasi, dini, sosyolojik her meselede pragmatik düşünüp keskin uçlardan uzak, orta yolda barış içinde yaşamayı öğretmiş ona. Sevgisini çevresine de aktarabilen taşıyabilen bir şampiyon. Onu tanımakla mutlu olduk ve diğer sporculara örnek olmasını arzu ettiğimiz kişilik ve şahsiyetini sizlere anlatmak istedik.
Çok kısa görüştük ama çok şey öğrendik, çok şey aldık ondan. Elimizde Feyz ve Gönül dergileriyle bir tesadüf bizi attı ülkemizin en güzel illerinden biri olan Amasya’daki ofisine. Dünya şampiyonu Mahmut Demir’le tanışmak için geldik dedik sekreterine. Buyurun, kendisine haber vereyim dedi. Biz şampiyonu başarılarından kaynaklanabilecek bir büyüklenme içinde beklerken, sıcak bir selam ve güler bir yüzle karşıladı bizi ve gönüllerimizi ısıttı bir anda. Sanki kırk yıllık dost gibi samimi olduk birkaç saatlik sohbetimizde. Sadece spordan değil, sporun ve sporcunun meselelerinden hatta siyasetin, dinin, ülkemizin meselelerinden de konuştuk. Karşımızda tüm ülke meselelerinin analizini çok iyi yapabilen birisi vardı, şaşkındık. Ve konuştukça ne kadar çok ortak noktamızın olduğunu da fark ettik. Ben bu duygularımı orada itiraf ettim kendisine. Biz çok kişi tanıdık ama çok az kişide bulduk bu izlenimi dedim.
Neticede, büyük şampiyonun fikirlerini, önerilerini tespit ve tahlillerini herkes duysun istedik.

Her şeyden önce klasik sporcu anlayışımızı sarstınız ve bu konudaki ön yargılarımızı altüst ettiniz. Sizi tanıdığımız için çok mutlu olduk. Keşke bütün sporcularımızda sizdeki bu bilinç olsa diye bunu içimden temenni ettiğimi size itiraf etmeliyim. Size göre de bir güreşçi veya bir sporcu her şeyden önce bir insan olarak nasıl olmalı? Ülkemizdeki sporcu anlayışını ve yapısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aktif olarak sporun içinde olan bir insan, içinde yaşadığı ulusu temsil eden ve yerine göre o ülkenin kültürünü, yaşantısını, milli ve manevi değerlerini ülke dışına yansıtabilen sorumluluk sahibi bir insandır.

Yani bir sporcu bu bilinçte olmalıdır.
Kendini idol gören bir sporcu, aktif spor yaşantısıdan sonra da ömrünün geri kalan kısmında, başta ülke gençliğine karşı, duruşuyla, yaşantısıyla davranış biçimiyle kendinden sonrakilere olumlu katkılar yapacak örnek bir sporcu ve örnek bir kişilik olarak yaşamaya itina göstermelidir.

Güreş bizim ata sporumuz ama bu sporda eski başarılar sanki hayal oldu. Eski şampiyonlar yetişmiyor. Dünyadaki başarılarımız gittikçe düşmekte. Bu üzüntü verici gidişi hangi nedenlere bağlıyorsunuz? Sizce başarıların artması için neler yapılmalı ne gibi önlemler alınmalı?
Sporda ve hayatın içerisindeki her türlü başarıda; liyakat, bilgi, beceri, ilkelilik, dürüstlük, muktedir ve vizyon sahibi olma gibi niteliklere sahibi olmak çok önemlidir. Ata sporumuz olan güreşte yeniden bir ivme yakalayabilmek için bugünkü ve gelecekteki muhtemel sorunları çözecek projeleri geliştirebilme anlayışına sahip insanların göreve gelmesi gerekir. Böyle yetenekli ve vizyon sahibi insanlar görev alırlarsa güreşte olumsuz görülen gidişatı değiştirme adına çok faydası olacaktır.

Farklı bir alan ama futbolda son zamanlarda yaşanan ve sonu insan hayatına mal olan olumsuz gelişmeleri, yani gençlerin fanatikliğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu kötü gidişi önlemek için seyircisinden futbolcusuna ve yöneticilerine kadar her ferde nasıl bir sorumluluk düşüyor, kısaca görüşlerinizi alabilir miyiz?
Spordaki şiddeti anlamakta zorluk çekiyorum… Her ne kadar sonucunda bir kazanan ya da bir kaybeden olsa da bu bir oyun… Ailesiyle yolculuk yapan bir insan, hayvana çarpmamak için ailesini riske atabilecek kadar vicdan sahibiyken, bugün nasıl birbirlerini boğazlayacak hale geldiler anlam veremiyorum. Aynı zamanda bugün birbirlerini boğazlayan insanların dedeleri Çanakkale’de, Yemen’de, Kurtuluş Savaşı’nda omuz omuza bir ülkenin bütünlüğü için canlarını kaybederek şehit oldular. Bu nedenle enerjimizi içe dönük harcamak yerine ülkemizin menfaatine kullansak memleketimiz bugünkü bulunduğu yerden çok daha iyi yerlerde olur diye düşünüyorum…

Sizin özgüveninizle beraber mütevazı bir kişiliğiniz var. Hep bir yerlerde öne çıkmış, başkanlıklar yapmış ve bu yetkilerinizi toplumun ve insanlığın yararına kullanmak için çaba içinde olmuşsunuz. Toplumun birlik ve beraberliğini korumak adına elinizden geleni bir yerlerden teşekkür beklemeden insani bir sorumluluk bilinciyle yapmışsınız. Yurt çocuklarına, lösemili çocuklara faydalı olmak için etkinlikler düzenlemiş, küskün insanları, hatta küskün köyleri barıştırmış, bunun için gerekirse maddi manevi fedakârlıklardan kaçınmamış ve çevrenizde haklı bir sevgi ve saygı halesi oluşturmuşsunuz. Bunu sizi tanıdığımız şu kısa sohbet içerisinde anlayabiliyor hissedebiliyoruz. Tüm topluma bu insan sevgisini, kardeşlik ve yardımlaşma bilincini verebilmek için, spor gibi önemli bir dinamikten nasıl faydalanılabilir ve neler yapılabilir? Bu konuda eğitim yuvaları veya sivil toplum örgütleri neler yapabilir?
Biz spor yaşantımız boyunca hakkaniyetlilik, bütünleştiricilik, dürüstlük, açıklık, şeffaflık, tutarlılık, verimlilik ilkelerimizle, üretken ve yaratıcı bilgi çağının da katkılarından faydalanarak Türk güreşinin itibarı ve halkın refahı için çalıştık… Eğitim yuvaları ve sivil toplum örgütleri de aynı özveriyle mücadele verebilirlerse sonucunda güzel şeyler mutlaka olacaktır. Bu anlayışla hareket etmek koşuluyla ülke genelinde barış ve kardeşliğin tesisi için spor gibi önemli bir dinamikten verimli bir şekilde faydalanılabilir. Mütevazı kişiliğimize gelince; o, yapımız karakterimiz ile ilgili bir durum diye düşünüyorum…

Söyleşiniz için teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim. Gönlünüz aydınlık olsun her daim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.