Dünya Öğrencilerine Uzanan Yardım Eli / Prof. Dr. Yücel Uğurlu

Sadece ülkemizde değil tüm dünya öğrencilerine yönelik bir çalışma içindesiniz. Öncelikle KİYADER’in açılımını anlatır mısınız?

KİYADER, sınırsız kardeşlik ve insani yardım derneğinin kısaltılmış ismidir. Sınırsız kardeşlik ve insani yardım derneği, henüz iki aylık çok yeni bir dernek. Buharı üzerinde bir dernektir. İsminden de anlaşılacağı üzere kardeşliğe sınır tanınamayacağı, sınır vurulamayacağı temelini esas alan, bizim bütün coğrafyamızı Endonezya’dan Fas’a, Tataristan’dan Kazan ve Orta Afrika’ya hatta Güney Afrika’ya kadar bütün kardeşlerimizi kapsamayı hedefleyen ve uluslararası öğrenci potansiyelini hedef kitle olarak kabul eden bir STK.

Böyle bir çalışmaya nasıl karar verdiniz? Kuruluş aşamasını kısaca anlatır mısınız?

KİYADER, ihtiyaçlar ve zaruretler çerçevesinde ortaya çıkmıştır. İstanbul’daki yabancı uyruklu öğrencilerin yaşadıkları zorlukları görerek onların maddi ve manevi taleplerine karşılık verebilmeyi hedefleyerek “acaba yapabilir miyiz” sorusuyla işe başladık. Eski arkadaşlarımızdan oluşan 6-7 kişilik bir istişare grubu ile yola çıktık. İlk istişarede hedeflediğimizin çok üstünde bir sayıya ulaşarak 23 öğrencimize burs verme imkânına eriştik. İkinci istişare toplantımızda bu sayı 46’ya çıktı. Üçüncü istişaremizdeki toplantımızda ise şu anki sayımız olan 62’ye çıktı. Bunların tamamı yabancı uyruklu öğrencilerdir. Biz ilk istişare toplantımızda “acaba” sorusuyla başlamıştık. Fakat çok kısa bir süre içerisinde arkadaşlarımızın samimiyetleri, dürüstlükleri, ihlaslı yaklaşımları ve  öğrencilerimizin  ısrarlı halleri işi bereketlendirdi ve tahminlerimizin ötesinde büyüyerek gidiyoruz şimdi..

Çok geniş bir vizyonunuz var. “Sınırsız kavramıyla” anlatmak istediğiniz nedir?

Burada iki ifade söz konusudur. Birincisi; hudutların olmadığı bir coğrafya. Yardım söz konusu ise insaniyet söz konusu ise burada sınırlar, hudutlar yoktur. Biz buna inanıyoruz. İkincisi; hududun ötesinde yani sınırın ötesindeki bir başka kavramla da limitsiz bir kardeşlikten bahsediyoruz. Potansiyel anlamında çok büyük bir kitleyi ve çok büyük amaçları hedefleyen bir sınırsızlığı kastediyoruz. Sonsuzluğu kastediyoruz, bir anlamda. Onun için az önce de ifade ettiğimiz gibi bu geniş coğrafyanın çocuklarına elimizi uzatmaya hazırız. Çünkü yardım için uzandığımız el, aslında kendi elimizdir. Biz bu inanç ve kararlılıkla yolumuzda yürüyoruz.

Samimiyet, gönül ve kardeşlik duyguları devreye girince sınırlar doğal olarak kalkıyor…

Evet, buradaki kardeşlik de iç içedir. Burada insani kardeşliğimiz, onun da bir altında Müslüman kardeşliğimiz var. Biraz daha daraltırsak Türk dünyasıyla dini, milli, kültürel kardeşlik ve tarihi paylaşımdan kaynaklanan diğer bağlarımız var. Alan bakımından sınırsızlık var, siyasi sınırları aşan bir sınırsızlık var, kardeşlikte bir sınırsızlık var. Birçok noktada böyle ifadeleri kullanabiliriz. Kısaca hududumuz yok diyoruz ama haddimizi bilerek gidiyoruz. Hadler var hudutlar yok…

İyilik ve kardeşlik gönüllülerini organize edecek bir çatıya ya da bir infak kuruluşuna ihtiyaç var mıdır?

Türkiye’de benzer faaliyetleri yapan birçok grup ve dernek var. Aslında bu kadar çeşitlilik içerisinde KİYADER’e ihtiyaç var mıydı sorusu belki akla gelebilir. Biz şunu gördük; iyilikte, hayır ve hasenatta gerçekten sınır yok ve burada “yarışınız…” emri var. Hayırda yarışınız, hayırda yardımlaşınız olduğu için… Bu anlamda hiç kimse rakibimiz değildir. Bütün diğer derneklerdeki faaliyetleri samimi şekilde yürüten, politik çıkarı olmayan ve başka kötü niyet taşımayan arkadaşlarımız olarak gördüğümüz için diğer dernekleri kardeşimiz olarak görüyoruz. Bunu da deklare ediyoruz. Her ortamda da söylüyoruz. Kardeş derneklerle bir arada yürüdüğümüz için “rakibimiz yok” diyoruz. Türkiye’de bütün bu işleri organize edecek güçlerin olması lazım. Ama bu tür sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerinin devlet eliyle organize edilmesi yanlış bir yöntemdir. Çünkü sivil toplumun mantığına aykırı bir şeydir. Böyle bir şey olmamalıdır da. Ayrıca “a” grubu ya da “b” grubu gibi cemiyetlerin de elinde organize edilmesini şahsen doğru bulmuyorum. Çünkü burada da bir çeşitliliğe ihtiyacımız var. Renkliliğe, çeşitliliğe ihtiyacımız var. Zaten kültürümüzde de bu mevcuttur. “Ümmetimin ihtilafında rahmet vardır.” ifadesiyle de bu çeşitlilik vurgulanmıştır. Çeşitlilik; yeni fikirleri getirir, sentezleri getirir, bazen ufak tefek eleştirileri getirir. Bu eleştiri de bir anlamda gelişmenin adıdır. Yani biz buna inanıyoruz. Sivil toplumu organize edecek üst çatılara ihtiyaç olabilir ama onları güdecek çatıya ihtiyaç yoktur. Sadece koordine etmede ya da onlara yardım sağlayacak niteliklere sahip olacak yapılara ihtiyaç olabilir. Bunun ötesinde de bir şeye ihtiyaç olduğunu düşünmüyorum.

Kaç öğrenciye burs veriyorsunuz? Bu konudaki projeleriniz nelerdir?

Şu andaki çalışmalarımızı örneklendireyim. Bu çalışmaya ilk olarak girdiğimizde öğrencilerimizi toplayıp öncelikle birbirleri ile tanışmalarını ve kaynaşmalarını istedik. Güvendiğimiz çevremizi, eşimizi dostumuzu, arkadaş çevremizi öğrencilerle beraber bir araya toplayarak tanıştırdık ve kaynaştırdık. Bu tanışma ortamında “kim burs verdi, ne kadar burs verdi ve kim misafir oldu” konuşulmadı ve kimse farkına varmadı. Beraberce kahvaltı yapılarak sohbetler edildi. Geleceğe yönelik fikir alışverişleri yapıldı, projelerimiz neler olur diye konuşuldu. Biz bu öğrencilerimizi arkadaş ve yoldaş hatta gönüldaş olarak görüyoruz. Biz onlarla yol yürüyeceğimize inanıyoruz. O gençlere biz burs veriyoruz demiyoruz. Onlara burs vermiyoruz. Biz onların haklarını veriyoruz. Onların hakları var bizde, bizim bütçelerimizde hakları var, biz de o bütçeleri veriyoruz. Kendimizde olmayanı da başkalarından alarak yine onlara veriyoruz. Şu anda bizim öğrenci sayımız 62’ye ulaştı. Allah’a şükürler olsun ki iki aylık bir dernek için bu çok büyük bir başarıdır. Bu öğrencilerimizin içerisinde; Çin’in Uygur bölgesinden (Doğu Türkistan) 17 öğrenci, Dağıstan, İnguşetya, Çeçenistan ve Tataristan bölgesinden 12 öğrencimiz var. Balkanlar ve Makedonya’dan 18 öğrencimiz var. Bunların 7’si Makedonya, 11’i Arnavutluk’tandır. Kazakistan’dan 3 öğrencimiz var. Azerbaycan’dan 5, Afrika’dan (Kamerun ve Gana) 3 öğrencimiz var. Türkmenistan’dan 2 ve Suriye’den de 1 öğrencimize burslarımızı veriyoruz. Burslarımızın rakamları biraz yüksektir. Çünkü yüksek lisans ve lisans öğrencileridir. Yüksek lisan öğrencilerine 200 lira, lisans öğrencilerine de 150 lira veriyoruz. Diğer vakıfların veya derneklerin vermiş olduğu bursların iki katını vermeyi hedefledik. Böyle bir şeyi amaçlamamızın sebebi, öğrencimizin İstanbul şartlarında boynunun bükük kalmamasıdır. Kız öğrencilerimize öncelik tanımaktayız. Kız öğrencilerimizin mağdur olmamaları ya da kurda kuşa yem olmamaları için bunu çok önemsiyoruz. Tanışma, burs çalışmasının akabinde üçüncü faaliyet olarak öğrenci evlerimiz oldu. Şu anda 3 kız öğrenci evimiz mevcuttur. Özellikle Uygur, Türkmen ve Dağıstanlı kız öğrencilerimiz kalmaktadır. Dersleri ile ilgili destekler, İstanbul’da nasıl ayakta kalabileceklerine dair psikolojik destekler de veriyoruz. Bu destekleri genelde eşlerimiz ve diğer bayanlar yapmaktadır. Şimdilik 62 öğrenciye burs ve 3 öğrenci evi olarak güzel bir tablomuz var diye düşünüyorum. Bu, hedeflediğimizin de üstünde gerçekleşen bir rakam ve çalışma oldu, iki aylık bir dernek için..

İleriye yönelik proje çalışmalarınız var mı? Bu konudan bahseder misiniz?

Biz aslında böyle bir şeyi düşünmüyorduk. Çünkü öncelikli hedefimiz İstanbul içindi. Fakat üzerimizde bir baskı da var. Isparta’dan, Erzincan’dan, Erzurum’dan Balıkesir’den olan arkadaşlar bizleri arayarak şubenin açılması ile ilgili taleplerini dile getirdiler. Biz acele etmiyoruz. Çünkü sistemin sağlıklı kurulabilmesi için böyle olması gerekiyor. Ayrıca son olarak şunları da eklemek istiyorum;
Öğrenci evlerinin eşyalarını öğretim üyesi arkadaşlar karşıladı. Yakın bir zaman dilimi içerisinde erkek öğrenci evleri de açmayı düşünüyoruz. Bu çalışmalarımız devam etmektedir.
Biz belirli bir grup ismi ile ya da şucu türünden tanımlama isimlerle yola çıkmadık. Biz kurumsal kimliğimizle ön plandayız. Yönetim kadromuzda ve istişare grubumuzda Şair Nurullah Genç, Yeşilay Cemiyeti Başkanı Muharrem Balcı, Rektör yardımcısı olarak şahsım, Türkiye Finans’tan Mustafa Gülen, MÜSİAD’ın eski genel sekreteri Nihat Alayoğlu, Sebahattin Zaim Bey’in oğlu Abdulhalim Zaim, İTO’dan İsrafil Kuralay, Eş başkanımız Mahmut Uğurlu, işadamı Mehmet Kaya Bey bulunmakta. Derneğimiz, güvenli ve sağlam bir yapıdan oluşmaktadır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.